Loading...

TÜRKİYE’DE SIFIR ATIK VE DÖNGÜSEL EKONOMİ POLİTİKASINA GEÇİŞ

Ç
öp kavramının yerini atığa ve atık maddenin de yerini alternatif ham maddeye bıraktığı sürdürülebilirlik çağında, 2017 yılında Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde başlatılan Sıfır Atık Hareketi, ÇŞİDB tarafından gerçekleştirilen vizyon projelerden biridir. Oldukça kısa bir süre içerisinde etkili sonuçlar alınan ve en üst düzeyde sahiplenilen sıfır atık projesi yatay düzlemde birçok disiplinle kesişmekte ve Türkiye’nin yeni bir ekonomik modele geçişine esas olmaktadır.

Döngüsel ekonomi adı verilen bu yeni modelde başarının anahtarı atığın ham maddeye, daha doğrusu bir kaynağa dönüşmesidir. Bu süreç aynı zamanda eş zamanlı olarak yürütülen iklim değişikliğiyle mücadele politikalarının en etkili araçlarından biridir. Daha temiz bir dünya, çocuklarımıza daha sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre bırakmak için Türkiye’nin sıfır atık politikasının anlaşılması ve desteklenmesi gerekmektedir. Tüm tarafların iş birliği yapması, yeşil ve döngüsel ekonomi stratejileri geliştirilmesi ve uygulanması, yeşil ekonomiye uygun teknolojilerin ve projelerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, kurumsal ve finansal kapasitenin güçlendirilmesi, çevresel ve ekonomik alanlardaki gelişmelere karşı farkındalık düzeyinin oluşması, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, finans ve iş dünyası, sanayi ve ticaret odaları, üniversiteler, medya, araştırma kurumları ile uzun vadeli iş birliklerinin oluşturulması ve 2017 yılından bu yana dalga dalga yayılan sıfır atık yaklaşımının uygulanması büyük önem arz etmektedir. 
Sıfır Atık ve Döngüsel Ekonomi
Sanayi devrimiyle ortaya çıkan teknolojik yenilikler, artan nüfus ve şehirleşme, yaşam standartlarının ve tüketim alışkanlıklarının farklılaşmasına yol açmakta, böylece geçmişe nazaran daha çok atığın oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum aynı zamanda, başta doğal kaynaklarımızın tükenmesi, dengelerin bozulması ve iklim değişikliği gibi hususlar olmak üzere tüm canlıları tehdit edecek boyutlara varan hava, su ve toprak kirliliğine yol açmaktadır. Hava ve su kirliliği, katı ve tehlikeli atık üretimi, toprak bozulması, ormansızlaşma, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi çevre sorunları sınır tanımamakta; insanların güvenliği, sağlığı ve üretkenliği, canlı türleri ve gıda güvenliği üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında, doğal kaynakların verimli kullanılması için geliştirilen politika ve stratejilerin önemi anlaşılmaktadır. Çevreyi korumak ve çevre kirliliği ile mücadele kapsamında ortaya konulan bu politika ve stratejiler, mevcut ekonomik sistem ile uyumlu, sürdürülebilir kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi destekleyen, yatırımları teşvik eden ve istihdamı artıran bir doğrultuda olmak zorundadır.

Atıklarımızın çok büyük bir kısmının değerlendirilebilir, geri kazanılarak hammadde olabilecek ve yeni ürünlere dönüştürülebilecek atıklar olduğu görülmektedir. Ancak değerlendirilebilir birçok atık depolama sahalarına gitmekte, gömülmekte ve birer hammadde olan kaynaklarımız yok olmaktadır. Çevreci bir yaşam modeli olarak adlandırılan sıfır atık yaklaşımının ülke çapında yaygınlaşmasıyla ve benimsenmesiyle, atıkların kaynağında ayrı toplanması sağlanarak atık depolama sahalarına giden atık miktarının azaltılmasıyla birlikte bir yandan çevresel kirlilik giderilirken diğer yandan atıkların ekonomiye katma değer kazandırması, kaliteli hammadde temini, yatırım ve istihdam artışının sağlanması hedeflenmektedir.

Günümüz dünyasında çevre konuları; başta şehircilik olmak üzere ekonomi, kalkınma, teknoloji, tarım ve gıda, su kaynakları, insan hakları, sağlık ve turizm olmak üzere hayatımızın her safhasını etkilemektedir. Çevresel sorunlar ve buna bağlı olarak oluşturulan çevre politikaları da 21. yüzyılın ekonomi, kalkınma ve enerji politika alanlarını ciddi bir biçimde yönlendirmektedir.

Yeşil ekonomi, diğer bir ifadeyle döngüsel ekonomi, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, sosyal eşitliği ve toplumsal refahı artıran, aynı zamanda çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları önemli ölçüde azaltan bir yaklaşım olarak ele alınmaktadır. Bu süreçte atık oluşumunu en aza indirirken “al-kullan-at” anlayışına sahip kısa vadeli lineer ekonomi modelinden, “önle-azalt-yeniden kullan-geri dönüştür” yaklaşımıyla uzun vadeli döngüsel ekonomiye geçişin önemi bir kat daha artmıştır.

Döngüsel ekonomi yaklaşımının temel prensiplerinden biri, atıkların hammadde olarak üretim süreçlerine dâhil edilmesidir. Bu sayede doğal kaynak yerine atıkların ikamesiyle atık miktarı azaltılırken doğal kaynaklarımız da korunmaktadır. Yeşil ekonomiye geçişte kaynak verimliliğinin artırılması ve bu noktada atıkların kaynak olarak kullanılması döngüsel ekonomi yaklaşımının en önemli unsurudur. Bu yaklaşımdan hareketle ülkemiz için önemli bir adım olan sıfır atık projesi; atık önlenmesi, atık oluşumunun azaltılması, israfın önlenmesi ve oluşan atıkların kaynağında ayrı toplanması, bu atıkların bir değer olarak görülüp geri dönüşümünün sağlanarak hammadde ve enerji tasarrufu sağlanması, kaynaklarımızın atık depolama alanlarında bertaraf edilmesinin önüne geçilmesi vizyonuyla gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir Türkiye ile yaşanabilir bir dünya bırakmak hedefini taşımaktadır. 
Türkiye’nin Sıfır Atık Serüveni
Sıfır Atık; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesini veya minimize edilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanmasını ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan atık yönetim felsefesidir. Dünyadaki birçok ülkenin başlıca sorunu olan atık, ülkemizde özenle yürütülen çalışmaların başında yer almaktadır. Sıfır atık yaklaşımının 11. Kalkınma Planı ile Orta ve Uzun Vadeli Program başta olmak üzere ulusal ölçekli strateji ve politika belgelerinde yer almasıyla birlikte proje bir ülke politikası haline gelmiştir. Sıfır atığa ilişkin yasal düzenleme ise 2019 yılında yayımlanan yönetmelik ile gerçekleştirilmiştir.

ÇŞİDB tarafından yürütülen “Sıfır Atık Projesi”, 26.09.2017 tarihinde başlatılmıştır. Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde başlatılan Sıfır Atık Projesi öncelikle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ve ÇŞİDB'de uygulamaya geçmiş uygulamanın tüm Türkiye’ye yayılması konusunda çalışmalara başlanmıştır. Sıfır atık uygulamalarının hane halkını da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması hedeflenmiş, kurum ve kuruluşlar ile özel sektörün görev ve sorumlulukları belirlenmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; Sıfır Atık Projesi, bütün paydaşları bir araya getirmek üzere katılımcı bir yaklaşımı esas almakta ve gönüllülük ilkesini yaygınlaştırmaya odaklanmaktadır. Bu bağlamda;
Sıfır atık yönetim sistemlerini kuran mahalli idareler ile diğer gönüllü kuruluşlara Seviye Sıfır Atık Belgesi verilmektedir.
Sistemi takip etmek üzere Sıfır Atık Bilgi Sistemi kurulmuştur.
Atık yönetimi altyapısının geliştirilmesine mali kaynak sağlanması için Geri Kazanım Katılım Payı uygulaması başlatılmıştır.
Atıkların veya atıklardan elde edilen geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı zorunlu hale getirilmiştir.
Bakanlık tarafından belirlenen ambalajlar için zorunlu depozito uygulamasına geçilmiştir.
Yol gösterici olması amacıyla 11 adet Sıfır Atık Uygulama Kılavuzu ve 81 il nezdinde İl Sıfır Atık Yönetim Planı hazırlanmıştır.
30’u il belediyesi olmak üzere 103 belediyemizde Atık Getirme Merkezleri kurulmuş ve 1.909 mobil atık getirme merkezi oluşturulmuştur.
Sıfır atık sistemi 131 bin kurum binasında uygulamaya geçmiştir.
OSB, havaalanları, limanlar, terminaller, akaryakıt istasyonları, AVM ve zincir marketlerin neredeyse tamamında sıfır atık sistemi kurularak yaygınlaştırılmıştır.
Projenin başladığı tarihten itibaren 13,7 milyon kişiye sıfır atık eğitimi verilmiştir.
Ülkemizde döngüsel ekonomi uygulamalarının daha da yaygınlaştırılması ve sıfır atık vizyonunun hanelerden başlayacak şekilde tüm ülkede uygulanmasıyla birlikte yaşanabilir dünya hedefine çevresel ve ekonomik katkı sağlanacaktır. Toplumda çok ilgi uyandıran plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulamasıyla 2019, 2020 ve 2021 yıllarında plastik poşet kullanımında yaklaşık %65’lik azalma gerçekleşmiştir. Böylece plastik poşet kaynaklı 550.000 ton plastik atığın oluşumu engellenmiştir. Ayrıca bu yolla ülkemizde plastik poşet üretimi için gerekli plastik hammadde ithali önlenmiş, yaklaşık 3,8 milyar TL tasarruf edilmiş ve 22.746 ton sera gazı salımı engellenmiştir. Uygulamanın başladığı 2017 tarihinden itibaren ise 20,4 milyon ton kağıt-karton, 5,4 milyon ton plastik, 2,3 milyon ton cam, 0,5 milyon ton metal ve 5,2 milyon ton organik ve diğer geri dönüştürülebilir atıklar olmak üzere toplamda yaklaşık 33,8 milyon ton geri kazanılabilir atık ÇŞİDB’ndan lisans almış işletmelerce işlenerek ekonomiye kazandırılmıştır.

Atık su arıtma tesislerinin de gelir getiren ekonomik bir kaynağa dönüştürülmesi sıfır atık ekonomisinin ayrılmaz bir bileşenidir. Yapılan çalışmalar neticesinde atık suların oranı %3,5’e çıkarılmıştır. Atık su arıtma, biyolojik arıtma ve membran teknolojileri yaygınlaştırarak bu oranın 2023 yılında %5’e, 2030 yılında ise %15’e çıkarılması hedeflenmektedir. Toplanan atıklardan; 62,2 milyar TL ekonomik kazanç elde edilmiş, 530 milyon kWh enerji tasarrufu, 572 milyon m3 su tasarrufu, 69 milyon m3 depolama alanından tasarruf sağlanmış, 3,9 milyon ton sera gazı salımı önlenmiş, 347 milyon ağaç kurtarılmış, 87 milyon varil petrol, 650 milyon ton hammaddeden tasarruf edilmiştir. Yine ülkemizde 1995 yılında oluşan evsel atık miktarı 17 milyon ton civarlarındayken 2018 yılına geldiğimizde bu miktar 32 milyon tonu aşmıştır. 2023 yılında ise bu miktarın 38 milyon tonun üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir.

Sıfır Atık Projesi başladığında %13 olan geri kazanım oranı %27,2’ye çıkarılmıştır. Bu oranın 2023 yılında %35’e çıkarılması hedeflenmektedir. 2035 yılına geldiğimizde ise hedeflenen %60 geri kazanım oranıyla, ekonomimize 90 milyar TL katkı sağlanacak ve 200 bin vatandaşımıza istihdam imkânı oluşturulacaktır. Geri kazanımda %60 oranına ulaşıldığında ise sıralamada dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olunacaktır.