S
ayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uluslararası ilişkilerde özne hâline gelen, etki ve ilgi alanı her geçen gün genişleyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti; küresel ve bölgesel düzeyde belirsizlik, risk, tehdit ve tehlikelerin arttığı, güvenlik ortamının yeniden şekillendiği ve güç dengelerinin sürekli değiştiği bu hassas dönemde Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve en yoğun faaliyetlerini icra etmektedir.
Türkiye, egemenlik, bağımsızlık ve vatandaşlarının güvenliği için yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye; Mavi Vatanımızda ve semalarımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumaya azim ve kararlılıkla devam etmekte, aynı zamanda yedi iklim üç kıtaya barış, huzur ve adaleti götüren atalarından aldığı ilhamla, bölge ve dünya barışına da katkıda bulunmaktadır.
Terör ve düzensiz göçün, ülkeleri ve özellikle de ülkemizi tehdit ettiği bir dönemde, Mehmetçik tarafından hudutlarımız “Hudut, namustur!” anlayışıyla ve Cumhuriyet tarihimizin en yoğun ve en etkili tedbirleriyle, her türlü zorlu iklim ve arazi şartlarında 7 gün 24 saat kesintisiz olarak korunmaktadır.
Türkiye, varlığına ve birliğine yönelik saldırıları kendi topraklarında değil, doğrudan kaynağında etkisiz hâle getirebilme gücüne ulaşmış bir ülke hâline gelmiştir. Ülkemiz; FETÖ, PKK/KCK/PYD-YPG, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelesine artan bir şiddet ve tempoda, terörü ve teröristleri kaynağında etkisiz hâle getirme anlayışı ile devam etmektedir ve en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar da mücadelemiz devam edecektir. Asil milletimizin 40 yıldan beri başına musallat olan terör belasından kurtarılması maksadıyla “Ölürsem şehit, kalırsam gazi!” anlayışı içinde çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm komşularının egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymaktadır. Ancak sınırlarının hemen yanı başından kendisine yönelen terör tehdidine de müsaade etmesi beklenemez. Bu kapsamda TSK tarafından yapılan tüm harekâtlar, BM Anlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız kapsamında ve sadece bölgedeki terörist unsurlar hedef alınarak yapılmaktadır.
rak ve Suriye’nin kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek, hudutlarımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için Irak’ın kuzeyinde icra edilen Pençe serisi operasyonlar ile terör örgütünün “girilemez” olarak tanımladığı ve karargâh, ikmal merkezi vb. amaçlarla kullandığı yerlere girilmiş, Suriye’nin kuzeyinde icra edilen dört büyük harekâtla (2016’da Fırat Kalkanı, 2018’de Zeytin Dalı, 2019’da Barış Pınarı ve 2020’de Bahar Kalkanı Harekâtları) ülkemizin güneyinde kurulmak istenen terör koridoru engellenmiş ve hudutlarımızın güvenliği sağlanmıştır.
Söz konusu harekâtlar, komşu ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak sivillerin, tarihî, kültürel ve dinî yapıların, çevrenin, dost ve müttefik ülke unsurlarının zarar görmemesi için her türlü hassasiyet gösterilerek icra edilmiş ve bu harekâtlar ile NATO üyesi bir ülke olarak küresel ve bölgesel güvenliğe katkı sağlanmıştır.
Tüm güvenlik güçlerinin bir bütün hâlinde ve koordine içerisinde aralıksız sürdürdüğü operasyonlar, hudut hattında ve ötesinde alınan tedbirler ile oluşturulan baskı neticesinde terör örgütlerinin hareket ve eylem kabiliyeti önemli ölçüde engellenmiş, çok sayıda terörist etkisiz hâle getirilmiş, teröristlerin mağara, sığınak, depo ve sözde karargâhları tahrip edilmiş, çok miktarda yaşam malzemesi ve örgütsel doküman ele geçirilmiştir.
Irak ve Suriye ile 1.300 km’den uzun bir sınırı paylaşan bir devlet olarak Türkiye, DEAŞ tehdidi ve saldırılarından en çok etkilenen ülke olmuştur. Türkiye, DEAŞ’a karşı mücadelede NATO üyesi ülkeler içerisinde daima ön saflarda yer almış ve DEAŞ ile göğüs göğüse savaşan tek NATO ülkesi olarak bu tehdidin ortadan kaldırılması konusundaki kararlılığını bütün dünyaya göstermiştir. Bugüne kadar Suriye’nin kuzeyinde 4.000’den fazla DEAŞ’lı terörist etkisiz hâle getirilmiş, 100 bin DEAŞ’lının ise Türkiye’ye girişi engellenmiştir.
Türkiye, DEAŞ’la mücadele adı altında uluslararası kamuoyunda kendini meşrulaştırmaya çalışan eli kanlı PKK/KCK/PYD-YPG terör örgütü başta olmak üzere bölgede istikrarı bozan ve sivillerin yaşam hakkını ellerinden alanlara karşı, tarihsel ve kültürel bağlarından gelen “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” anlayışı ile masum ve mazlumları gözeterek Suriye halkının yanında olmayı sürdürecektir.
ABD ve Rusya Federasyonu ile yapılan mutabakatlara rağmen PKK/KCK/PYD-YPG terör örgütünün Fırat’ın doğusu ile Münbiç ve Tel Rıfat’taki varlığı ve buralardan yönelttiği saldırıları devam etmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu saldırılara karşı meşru müdafaa kapsamında gerekli her türlü tedbir alınmaya devam edilecektir.
FETÖ ile mücadeleye; elde edilen yeni bilgi, belge ve veriler doğrultusunda bütüncül bir yaklaşım ve kararlılıkla devam edilmekte, güvenlik güçlerimiz başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları FETÖ’den temizlendikçe daha da güçlenmektedir.
Yurt içi ve sınır ötesinde icra edilen operasyonların başarıyla sonuçlanmasında TSK personelinin fedakârlığı ve kahramanlığının yanı sıra, sahip olunan yerli ve millî teknolojilerin de önemli rolü bulunmaktadır. TSK’nın -çağın gereklerine uygun üstün teknoloji ürünü yerli ve millî silah sistemleri ile donatılarak- imkân ve kabiliyetleri artırılmış; böylelikle ordumuz, mevcut ve muhtemel her türlü tehdit ve tehlikeye karşı daha etkin, caydırıcı ve saygın hâle getirilmiştir.
Hız kesmeden devam eden tasarım, üretim ve AR-GE çalışmaları ile yerlilik ve millîlik oranı %80 seviyesine yaklaşan savunma sanayimiz, terörle mücadelede TSK için bir kuvvet çarpanı olmaya devam etmektedir.