Bu yola gidilirken federasyon tezi muhafaza edilmiş olup, Rum tarafına barış ve çözüm çağrısında bulunulmuştur.
Kıbrıs müzakere sürecine yönelik girişimler 1999 yılının ikinci yarısında hızlanmıştır. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 14 Kasım 1999 tarihinde yaptığı açıklamada “tarafların kapsamlı bir çözüme yönelik anlamlı müzakereler için zeminin hazırlanması amacıyla aracılı görüşmelere 3 Aralık 1999 tarihinde New York’ta başlama konusunda mutabık kaldıklarını” bildirmiştir. Temasları müteakip hazırlanan Planın nihai versiyonu, 24 Nisan 2004 tarihinde GKRY ve KKTC’de referandumlarla Kıbrıs’taki iki halkın onayına sunulmuştur. Rum halkının %75,83’ü Planı reddederken, Kıbrıs Türk halkı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen %64,91 çoğunlukla Plan’a “evet” demiştir.
Kıbrıs Türk halkının bu iyi niyetli yaklaşımının uluslararası toplum tarafından görülmesi, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın raporuna da yansıtılmasına rağmen, GKRY 1 Mayıs 2004 tarihinde, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında AB’ye tam üye olarak kabul edilmiştir.
Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik müzakereler 2008 yılında yeniden başlamıştır. Müzakerelerin nihai aşamasını oluşturan Kıbrıs Konferansı, 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında toplanmıştır. Konferansa Ada’daki iki taraf ile ülkemizin yanı sıra diğer Garantör devletler Birleşik Krallık, Yunanistan ve gözlemci olarak AB katılmıştır. Rum-Yunan ikilisinin katı, uzlaşmadan uzak ve makul olmayan yaklaşımı nedeniyle konferanstan sonuç alınması mümkün olmamış; 7 Temmuz’un erken saatlerinde konferansın sonuç alınmadan kapandığı kamuoyuna duyurulmuştur. Toplantı sonunda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafınca, federasyon modelinin 50 yıla yakın süredir Rum tarafının iktidarı ve refahı paylaşmak istemeyen zihniyeti nedeniyle sonuç vermediği, bir 50 yıl daha kaybedilmemesi gerektiği, dolayısıyla çözüm odaklı yeni fikirlere odaklanılması gerektiği vurgulanmıştır.
İkinci turu 18 Ekim 2020 tarihinde gerçekleştirilen KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kıbrıs Türk halkı, iki devletli çözümün müzakere edilmesi yönündeki iradesini ortaya koymuştur. İki devletli çözümü savunan Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Kıbrıs meselesinde yeni bir döneme girilmiştir.
Temas ve görüşmelerin sonucunda, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu tarafından bir çıkış yolu olarak önerilen gayrı resmî “5+BM” toplantısı BM Genel Sekreteri Guterres’in ev sahipliğinde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın katılımıyla 27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilmiştir.
Toplantı kapsamında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, geçen 50 yılda federasyonun neden çözümü sağlamadığının gerekçelerini aktararak, sürdürülebilir bir çözüm için öncelikle Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teminat altına alınması gerektiğine, akabinde iki devletin bir iş birliği ilişkisi tesis edilmesine yönelik müzakerelere başlayabileceğine işaret etmiş; bu doğrultuda yazılı bir öneri sunmuştur. Kıbrıs Rum tarafı ise toplantıda, yeni bir fikir beyan etmediği gibi, uzlaşmaz tutumunu sürdürerek, müzakerelerin 2017 Temmuz ayında Crans-Montana’da “kaldığı” yerden devam etmesi gerektiği görüşünde ısrar etmiş, federasyon modelini savunmuştur.
Toplantı sonrasında BM Genel Sekreteri tarafından taraflar arasında müzakerelere başlayabilmek için “yeterli ortak zeminin bulunamadığı”, ancak bu konuda çalışılmaya devam edileceği açıklanmıştır.
Kıbrıs meselesi, Rumların Kıbrıs Türklerini 1960’ta kurulan ortaklık devletinden dışlama, Ada’da birlikte yaşama ve Ada’yı birlikte yönetme mutabakatını terk ederek, devleti gasp etmeye çalıştıkları 1963 yılından bu yana, uluslararası toplumun gündemindedir. Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, Kıbrıs Türklerinin 1960 yılında kurulan devletin eşit ortakları olarak haklarını kullanamamasına neden olan bu yasa dışı ve gayrimeşru durumu hiçbir zaman kabul etmemiş, öte yandan, meselenin adil bir çözüme kavuşturulması için azami çaba sarf etmiştir.
1977-1979 Doruk Antlaşmaları’nda kabul edilen ve yıllarca müzakere edilmiş olan iki kesimli, iki toplumlu federasyon modeli, Rum tarafının iktidarı ve refahı Kıbrıs Türkleriyle paylaşmak istememesi nedeniyle Kıbrıs meselesini çözüme ulaştıramamıştır. Rumların müzakere süreçlerindeki uzlaşmaz tutumu ve hakimiyetçi zihniyeti, bütün çözüm çabalarını sonuçsuz bırakmıştır.
2004’teki Annan Planı referandumu ve 2017’deki Crans-Montana süreci bu yaklaşımlarının en somut örneklerindendir. İki kesimli, iki toplumlu federasyon modeli uzun yıllar denenmiş, başarısızlığı kanıtlanmış ve tüketilmiştir. Bu konudaki BM Güvenlik Konseyi kararları da artık Ada’daki iki tarafın ortak rızasını yansıtmamaktadır.
Bu çerçevede, Ada’da bugün iki ayrı halk ve iki ayrı devlet bulunduğu gerçeğinden hareketle Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, öncelikle Kıbrıs Türk halkının 1963’te gasp edilmiş, doğuştan var olan müktesep egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi, ardından Ada’daki iki Devletin aralarındaki iş birliğine dair adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüm için sonuç odaklı müzakerelere başlaması yönünde yapıcı tutumunu sürdürmektedir.