K
amu yönetiminin tek taraflı, merkeziyetçi ve katı bürokrasisinin değişen toplumun ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayamaması, yaşanan ekonomik krizler yeni arayışları beraberinde getirmiş ve bu arayış kamu yönetiminde paradigma değişimine sebep olmuştur. Bu değişim beraberinde katılımcı, etkin, şeffaf, hesap verebilir ve hukuku üstün tutan uygulamaları ön plana çıkaran “iyi yönetişim (good governance)” anlayışını getirmiştir. Yeni yönetişim anlayışı, yönetim kavramının doğasında bulunan yöneten ve yönetilen ayrımının sınırlarını esneterek, “halk için halka rağmen” yerine “halk için halk ile birlikte” yönetim anlayışını esas almaktadır. Bu anlayış kamusal alanda iyi yönetişimi gerçekleştirmek için vatandaşın yalnızca oy kullanma biçiminde siyasi katılımını değil, yönetimin her türlü sürecinde yer almasını hedefleyerek vatandaş-devlet ilişkileri geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve kamuda yönetimin daha etkin hâle getirilmesi için önemli araçlar oluşturmuştur.
Küresel çapta yaşanan bu gelişmelerden Türkiye de etkilenmiş, bu etkileşim 2000’li yıllardan sonra kamu yönetiminde değişim ve dönüşümü amaçlayan hükûmetlerin işbaşına gelmesiyle ivme kazanmıştır. Bireyin ve sivil toplumun haklar bağlamında geliştirilmesi, demokratikleşme sürecinin en önemli bileşenlerinden biri olarak düşünülmüştür. Bu amaçla öncelikle bireylerin bilgi edinme haklarının tanınmasını ve etkin kullanımını sağlayacak yasal altyapının oluşturulması sağlanmış, hayata geçirilen halkla ilişkiler mekanizmalarıyla devlet ile birey arasındaki mesafenin azaltılmasına çalışılmıştır.
2000’li yıllarda yapılan reformlarla katılım düzeyinde önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Yine, 2004 yılında çıkarılan 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile bilgiye erişimin kural, sınırlamanın istisna (BEHK, 2003) hâline getirilmesi katılımı teşvik ederek yönetimde şeffaf ve hesap verebilir olma yönünde yasal bir zemin hazırlamıştır. Ayrıca 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ve E-Devlet uygulamaları aktif katılımı sağlayan ve reform niteliğindeki düzenlemelere iyi birer örnektir.
Türk Kamu Yönetiminde Merkezi Düzeyde İlk Katılım Uygulaması:
BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi)
Vatandaş odaklı yönetim anlayışının gelişmesi
ülke genelinde merkezi bir sistemin uygulamaya
konulması fikrini ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda 2006 yılında 2006/3 Başbakanlık Genelgesi ile
Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) kurulmuştur. Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından
olan halkın yönetime katılması, BİMER ile artık
merkezî yönetim düzeyinde sağlanmaya başlamıştır.
2006/3 Başbakanlık Genelgesi “Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)-Doğrudan Başbakanlık
olarak isimlendirilen düzenleme ile vatandaşlar
BİMER’e internet, mektup, faks, ALO 150 telefon
hattı ve kurumlarda oluşturulan halkla ilişkiler
bürolarına şahsen müracaat yoluyla talep, şikâyet, bilgi edinme, görüş ve öneri türünde başvurularını iletmişlerdir. Sisteme kaydedilen başvurular, uzman personel tarafından incelenerek
ilgili kamu kurumuna sevk edilmiş, en kısa sürede
cevap verilmesi sağlanmıştır. Kurumların Dilekçe
Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvurulara
30 gün içinde, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvurulara ise 15 iş günü içinde
cevap verme yükümlülüğü bulunmaktaydı.
BİMER sistemi aynı zamanda ilaç temini ve tedavi
gibi ivedilik gerektiren taleplerin çözüldüğü, acil yardıma muhtaç insanlarla telefon yoluyla hızlı
iletişime geçilen, vatandaşlara izleyecekleri hukuki ve idari yollar konusunda sistem aracılığıyla
idari danışmanlık hizmetinin verildiği elektronik
bir platform olmuştur.