Loading...

BAŞLANGICINDAN CUMHURİYETE GENEL HATLARIYLA TÜRK TARİHİ

Türkler ve İlk Türk Devletleri
Türklerin tarih öncesi dönemlerdeki anayurdu, Altay Dağlarının her iki yakası ile Köğmen/Sayan Dağları ve Tanrı Dağları arasındaki bozkırlardır. Bu dönemde, Ön-Türk topluluklarının Andronov (tunç ve altın işleme), Karasuk (demir işleme ve dört tekerli araba) ve Pazırık kültürleri ile bağları vardır. Bu bölgelerde yaşayan ve Ural-Altay dil grubuna mensup aynı dili konuşan boyların birleşmesi sonucu Türkler, ilk kez MÖ 7. yüzyılda tarih sahnesine çıktılar.

Asya’da Türk siyasi varlığı, Çin kaynaklarına göre MÖ 3. yüzyılda Hunlarla başladı. Mete Han zamanında büyük bir imparatorluk kuran Hunlar, Moğollarla Yüeçi-leri yenerek Çin’in batı kapıları ile ticaret yollarını denetimleri altına aldılar. Çin kayıtlarında Göktürklerin atası olarak bildirilen Hunlar, düzenli askeri ve idari sistemleri sayesinde, tarihi dönemde bilinen en geniş sınıra sahip bir Türk devleti olarak Orta Asya siyasi tarih sahnesinde yerini almıştır. MS 2. yüzyılın ortalarında ise siyaseten zayıfladılar ve doğudan Şiyenbi ve Juan-Juanların saldırıları sonucu güneye ve batıya doğru hareket ettiler.

Orhun Yazıtları
Asya Hun İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra, 552 yılında Altay Dağları’nın doğu eteklerinde Göktürk İmparatorluğu kuruldu. Göktürkler, ilk kez “Türk” sözcüğünü resmî devlet adı olarak kabul ettiler. Bilge Kağan ve Kül Tigin, Türk devlet adamlığının bilge ve kahraman kişileri olarak tarihte yer aldılar. Her iki hakan ve yine büyük Göktürk devlet adamı Tonyukuk, icraatlarını “Orhun Yazıtları” adı verilen, Türk tarihinin ilk yazılı belgeleri olarak kabul edilen metinlerle ebedileştirdiler. Göktürk devleti, Hunlar gibi boyların birleşmesi ile meydana gelmiş bir konfederasyondu.

Göktürklerden sonra onların yerine 741 yılında, yine bir Türk devleti olan Uygurlar kuruldu. Fakat kuzeybatıdaki Kırgız Türklerinin başkente düzenledikleri baskın sonucu dağıldılar. Hem Göktürkler hem de Uygurlar döneminde devletin merkezi bugün Güney Moğolistan bölgesinde yer alan Ötügen’di.

Orta Asya’nın batı kısmında, Aral Gölü ile Türkistan bölgelerinde yaşayan ve Asya Hunlarının torunları olan Batı Hunları, Uarların / Akhunların baskısıyla yurtlarını terk ederek Volga Nehri’nin batısına yerleştiler. Başbuğ Balamir döneminden itibaren Batı Hunları kuzeydoğudan başlayarak Avrupa’nın içlerine doğru ilerlediler. Avrupa’nın etnik yüzünü değiştiren ve Roma İmparatorluğu’nun kuzey eyaletlerini altüst ederek İspanya’ya kadar uzanan tarihî “Kavimler Göçü”nün başlamasında etkili oldular.

Doğu Avrupa’da ilk Türk devleti olarak kurulan Batı Hun İmparatorluğu’nun başına 434 yılında Attila geçti. Avrupa’da bulunan bütün barbar kavimlerle Bizans ve Batı Roma’ya boyun eğdiren Attila, imparatorluğa en güçlü dönemini yaşattı. 

Avrupa’da varlığını ve gücünü kabul ettiren ikinci Türk kavmi Avarlar oldu. Göktürk Devleti’nin kurulması üzerine 552 yılında batıya yönelen Avarlar, önce Kafkasya’ya ve Karadeniz’in kuzeyine; ardından batıya doğru ilerleyerek Doğu Avrupa ve Balkanlar’da egemenlik kurdular. Bulgar Türkleri ile 626 yılında İstanbul’u kuşatarak Bizans surları önüne kadar geldiler. Doğu Avrupa’daki Türk varlığının en kalıcı izi, önemli coğrafi unsurlar olan dağların Karpat ve Balkan gibi Türkçe adlarla anılmasıdır.

Avrupa’nın doğusunda Avarlardan sonra Hazarlar egemen oldular. Hazarlar 7. ve 10. yüzyıllar arasında Volga’dan Kiev’e kadar uzanan bölgede güçlü bir devlet kurdular. Egemen oldukları topraklarda yaşayan çeşitli dinlere mensup insanlara büyük bir dinsel hoşgörü gösterdiler. Bir devlet olarak siyasi varlıkları 968 yılında sona erdi. En yaygın dil olarak Türkçeyi konuşan Hazarlar, Hazar Denizi’ne adlarını vermişlerdir.

Doğu Avrupa’daki Türk varlığı, Hazarlardan sonra 10. yüzyıldan itibaren Peçenekler ve Kumanlarla devam etti. Peçenekler, Hazar-Oğuz ittifakının yoğun baskısı sonucu Volga’yı geçerek Macaristan’a ulaştılar. Bölgede bulunan Macarları yurtlarından çıkararak 880 yıllarında bu topraklara yerleştiler.

1091 yılında Meriç Nehri dolaylarında yapılan kanlı savaşta Bizans-Kuman birleşik kuvvetleri karşısında ağır bir yenilgiye uğradılar. Böylece Peçeneklerin de siyasi varlığı sona erdi. Peçeneklerin tarih sahnesinden çekilmesiyle Türklerin Avrupa’daki siyasi serüveninin 700 yıl süren ilk aşaması bitmiş oldu. Türkler artık 200 yıl boyunca Avrupa siyasi haritasında görünmeyecekti.
Meriç Nehri üzerinde yer alan tarihi Meriç Köprüsü - EDİRNE
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Anadolu Coğrafyasında
dini ve kültürel yapı
yeni nesillere uzanan
bir köprü vazifesi
görmüştür.
İslami Dönem Türk Tarihi
Asya’da Göktürklerden sonra kurulan Uygur Devleti’nin 840 yılında yıkılması üzerine Balkaş Gölü’nün güneyinde, Karabalasagun merkezli Karahanlı Devleti kuruldu. Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet resmî din olarak kabul edildi. Zira İslamiyet, fetihler ve ticaret yolları üzerinden 8. yüzyıldan itibaren Orta Asya’da yayılmaya başlamıştı. Karahanlılar döneminde Türk boylarının kitleler halinde İslamiyeti benimsemeleri sonucu “Türk-İslam Kültür ve Uygarlığı” denilen tarihî gelişmenin temelleri atılmış oldu. Devletin başkenti 934’ten sonra Kaşgar oldu.

Karahanlıların hüküm sürdüğü dönemde, başkenti Afganistan’ın Gazne şehri olan “Gazneli Devleti” adlı ikinci bir devlet kuruldu (969-1187). ‘‘Sultan” unvanını ilk kullanan Gazneli Mahmud, Hindistan’a birçok sefer düzenledi ve İslamiyet’in bu bölgede yayılmasını sağladı. Gazneliler, Sultan Mahmud’dan sonra Selçuklularla yaptıkları Dandanakan Savaşı’nı (1040) kaybederek kısmen Selçuklu egemenliğine girdiler. Ancak bölgedeki Türk varlığı, 13. yüzyıldan itibaren kurulacak olan Hindistan Türk Sultanlığı ve ardılı prenslikler üzerinden devam etti.

Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157), Oğuzların Kınık Boyu’na mensup olan Selçuk Bey tarafından kuruldu. Karahanlılara göre daha batıda, Maveraünnehir, Ortadoğu ve Hazar denizi etrafında egemen olan Selçuklular, Nişabur, Rey ve Isfahan gibi şehirleri devlet merkezi yaptılar. Selçuklular, daha önce kurulan Karahanlı ve Gaznelilere de üstünlük sağlayarak Türk birliğini kurdular. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1055 yılında Abbasilerin hilafet merkezi olan Bağdat’a girerek Şii Büveyhi Devleti’ne son verdiği için halife tarafından kendisine “Dünya Sultanı” unvanı verildi. Yerine geçen Alparslan, Diogones’i 1071 yılında Malazgirt’te ağır bir yenilgiye uğratarak Türklere Anadolu’nun kapılarını açtı. Selçuklu Devleti, Sultan Melikşah zamanında tarihinin en parlak dönemini yaşadı. Batı üniversitelerinin mimarisine temel olan Nizamiye Medreseleri de bu dönemde yaptırıldı.

Büyük Selçuklu Devleti, Melikşah’ın ölümünden sonra; Suriye Selçukluları (1092-1117), Irak ve Horasan Selçukluları (1092-1194), Kirman Selçukluları (1092-1187) ve Türkiye Selçukluları (1092-1308) gibi küçük devletlere ayrıldı. Ayrıca devlet toprakları üzerinde Harezmşahlar Devleti kuruldu (1097-1231).

Bu küçük devletlerin en önemlisi, Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından kurulan ve merkezi İznik olan Anadolu Selçuklu Devletidir. Malazgirt Savaşı’yla birlikte çöken Bizans savunma hattı, Selçuklu egemenliğinde yaşayan çok sayıda Türk boylarının Anadolu’ya girmesini kolaylaştırdı. Böylece Anadolu hızlı bir şekilde Türkleşmeye başladı. Selçukluların Anadolu koluna mensup vassal beyliklerin birleşmesi sonucu birlik sağlandı. Bu dönemde başlayan Haçlı Seferleri Anadolu’yu savaş alanına çevirdiği gibi kültürel etkileşimin de önünü açtı. Haçlı Ordularının Anadolu’ya geçişi 1097 yılında oldu. Bunu takip eden dönemde Anadolu’da Selçuklu-Haçlı mücadeleleri devam etti. Selçuklu Sultanı 1. Kılıç Arslan’ın oğlu 1. Mesud zamanında Konya’ya yönelen Haçlılar, Ceyhun yakınlarında yenilgiye uğratıldı.

Selçuklular tarafından yaptırılmış olan İhlasiye Medresesi - BİTLİS
1. Mesud’dan sonra yerine geçen oğlu 2. Kılıç Arslan ise Denizli yakınlarındaki Myriokephalon’da Bizans ordusunu bozguna uğratarak Bizans’ın Anadolu’daki etkisini tamamen ortadan kaldırdı. Bu dönemde Anadolu’ya gelen Haçlı yazarları II. Haçlı Seferi’nden sonra (1147) Anadolu’ya “Türkiye” (Turkhia/Turquia) demeye başladılar, ülke adı Türkiye oldu. Haçlı ve Bizans akınlarına rağmen Anadolu Selçuklu Devleti, Sultan 1. Alaeddin Keykubad zamanında en parlak dönemini yaşadı.

Ancak hükümdarın zehirlenerek öldürülmesi, ülkede karışıklıklara neden oldu. Babailer isyanını (1241) Moğol istilası izledi. 1243 yılındaki Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu, Moğollar tarafından istila edildi. 13. yüzyılın sonlarına doğru Moğol egemenliğinin zayıflaması sonucu sınırlara yerleşmiş olan Türkmenler; Anadolu topraklarında Karaman, Germiyan, Eşref, Hamid, Alaiye, Ramazan, Dulkadir, Taceddin, Menteşe, Candar, Pervane, Sahib Ata, Karesi, Saruhan, Aydın, İnanç ve Osmanoğulları beyliklerini kurdular. “Beylikler Dönemi” denilen bu devrede Anadolu tamamıyla Türk yurdu hâline geldi.

Öte yandan Türk varlığı Kuzey Afrika’da da görülmeye başladı. Eyyubi Hükümdarı Es-Salih Necmeddin’in ölümünden sonra ordu komutanı İzzeddin Aybeg’in yönetimi ele geçirmesi üzerine Mısır’da Türk-Kölemen (Memlûk) Devleti kuruldu (1250-1517). Aybeg’in sultanlığı zamanında Mansûre Zaferi kazanılarak 7. Haçlı Seferi etkisiz bırakıldı. Seyfeddin Kotuz zamanında Moğol-Ermeni-Haçlı müttefikleri ağır bir yenilgiye uğratılarak Suriye’ye sokulmadı. Memlûk Devleti’nin varlığına Osmanlılar tarafından son verildi (1517).
Aleaddin Keykubat döneminde yeniden inşa edilen Alanya Kalesi
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Selçukluların Ön Asya’daki uzantıları Anadolu ve Ortadoğu’da egemenliklerini sürdürürken, 13. yüzyılın başlarında Orta Asya’da Harezmşahlar ve Karahanlı ülkesinde Moğol İstilası başlamıştı. Cengiz İstilası ile tüm Orta Asya Moğol egemenliğine girdi. Cengiz ve oğulları döneminde sağlanan Orta Asya siyasi birliği fazla uzun sürmedi. Moğol İmparatorluğu sahasında 14. yüzyılda kurulan önemli devletlerinden biri de Timurlulardı (1370-1507). Bu devlet Moğol bakiyesi Çağatay hanlıklarından birinin başında olan Timur tarafından Türkistan coğrafyasında kuruldu. Timur, 35 yıl gibi kısa bir sürede devletini, sınırları Volga Nehri’nden Ganj Nehri’ne, Tanrı Dağları’ndan İzmir ve Şam’a kadar uzanan bir imparatorluk hâline getirdi. Ölümünden sonra imparatorluk parçalandı. Sadece Hüseyin Baykara, Horasan’da tutunabildi. Başkent Herat, Türk tarihinin önemli kültür merkezlerinden biri hâline geldi. Türk şairi ve devlet adamı Ali Şir Nevai burada yetişti.

Cengiz İmparatorluğu’nun ortadan kalkmasından sonra Orta Doğu ve Ön Asya’da Oğuz boylarının yayıldığı coğrafyalarda bölgesel beylikler kurulmaya başladı. Bu bağlamda Oğuzların Yıva, Yazır, Döğer ve Avşar boylarından oluşan Karakoyunlu Türkmen grubu, Erbil-Nahçıvan arasında Karakoyunlu Devleti’ni kurdu (1380-1469). Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf, Timur’un baskısı karşısında Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Bayezid’e sığınmak zorunda kaldı. Bu da Ankara Savaşı’nın nedeni sayıldı. Savaştan sonra devletini 1406’da yeniden kurarak; Mardin, Erzincan, Bağdat, Azerbaycan, Tebriz, Kazvin ve Sultaniye’yi topraklarına kattı. Kara Yusuf’un ölümünden sonra ülkede karışıklıklar çıktı. Cihan Şah ülkeyi yeniden birleştirmeyi başardıysa da Akkoyunlu Hakanı Uzun Hasan’a Mardin’de yenilerek Akkoyunluların egemenliğine girdi.

Yine Oğuz boylarından oluşan Akkoyunlu Türkmenleri, Diyarbakır bölgesinde Akkoyunlu Devleti’ni kurmuşlardı (1350-1502). Asıl kurucusu Kara Yülük Osman Bey olan topluluk, en parlak yıllarını Uzun Hasan döneminde yaşadı. Fakat Uzun Hasan’ın Fatih Sultan Mehmed ile yaptığı Otlukbeli Savaşı’nı (1473) kaybetmesiyle devletin birliği sarsıldı ve bir süre sonra da ortadan kalktı.

Akkoyunlu Devleti’nin içinde bulunduğu karmaşadan yararlanan Şah İsmail, İran’da dağınık hâlde bulunan Türkmenleri bir araya getirerek Safevi Devleti’ni kurdu (1501). Katı bir Şiilik politikasıyla ülkesinin sınırlarını genişleten Şah İsmail, Anadolu’yu da egemenlik altına almaya niyetlenince Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim ile Çaldıran’da karşı karşıya geldi ve ağır bir yenilgiye uğradı (1514). Şah İsmail’den sonraki tüm Safevi hükümdarları Osmanlılarla yapılan her mücadeleyi kaybetti. Safevi Devleti, Nadir Şah’ın Avşar Devleti’ni kurmasıyla kesintiye uğradı ve 1760’ta resmen son buldu.
Ali Şir Nevai
Fatih Sultan Mehmet
Osmanlı İmparatorluğu’nun
En Geniş Sınırları
Orta Asya’da ise Timurluların egemenliğinde Semerkant, Hive, Taşkent, Buhara ve Herat başta olmak üzere Türkistan coğrafyasının önemli kentleri ekonomik ve kültürel gelişmelerin merkezi hâline geldi. Timur devletinin parçalanmasından sonra çeşitli hanedanlıklar tarafından bölgesel hanlıklar kuruldu. Bu hanlıklardan en önemlileri Hive Hanlığı (1512-1920) ile Hokant ve Buhara hanlıkları oldu.

Orta Asya’nın güneyinde, Gazneliler döneminden beri Türk-İslam kültürü ile tanışan Hindistan coğrafyasında ise Türkçe yazdığı “Vekayi (Bâbürname)” adlı eseriyle ün yapan Timur hanedanından Zahirüddin Bâbür, Bâbür İmparatorluğu’nu kurdu (1526).

Ölümünden sonra hükümdar olan oğulları Hümayun ve Ekber zamanlarında devlet sınırları daha da genişletildi ve Hindistan Yarımadası’nın büyük bir bölümü tek yönetim altında birleştirildi. Şah Cihan adıyla hükümdar olan Hürrem devrinde, siyaset ve sanat alanlarında en parlak dönem yaşandı. Agra’da dünyanın en güzel mimari eseri sayılan “Tâc Mahal” inşa edildi. Bu eserin inşası için Osmanlı Devleti’nden mimarlar gönderildi.

1. Alemgir’in ölümünden sonra başlayan iç karışıklıklar 2. Bahadır Şah zamanına kadar sürdü. 1858 yılında çıkan bir isyanı bastıran İngilizler, Hindistan’ı İngiltere topraklarına kattılar.

Osmanlı İmparatorluğu (1299-1923)
Osmanlı Devleti, Bursa, Bilecik ve Eskişehir bölgesinde yaşayan Oğuz boylarının temsilcisi olarak Selçuklu Uç Beyi olan Osman Bey tarafından kuruldu. Osman Bey, uçtaki Oğuz beylerinin oy birliğiyle başa geçti ve Batı Anadolu’daki Türk beyliklerini birleştirerek bölgede kısa sürede barışı sağladı. Osmanlı Beyliğinin sınırları kısa sürede Rumeli’yi de içine alacak şekilde genişledi. Osmanlılar, Orhan Gazi ile Sultan 1. Murad zamanında Balkanların önemli bir bölümüne hakim oldu.
Orhan Gazi
Kanuni Sultan Süleyman
1362 yılında Edirne fethedildi ve başkent, Bursa’dan Edirne’ye taşındı. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethederek (1453) Bizans’ın varlığına son vermesi ise Orta Çağ’ı sona erdirip Yeni Çağ’ı başlattı.

Osmanlılar Avrupa’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İspanyollar, Papalık, İngiltere,
Polonya, Fransa ve Rusya; Asya kıtasında Akkoyunlular, Timurlular, Memlükler, Safeviler ve Karamanoğulları devletleriyle mücadele etti. Osmanlı Devleti’nin sınırları 17. yüzyılda üç kıtaya yayıldı ve ülkede farklı din ve kültürlere mensup çok sayıda millet barış içerisinde yaşadı. Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethederek hilafetin Osmanlılara geçmesini sağladığı gibi devlet de İslam dünyasının Batı’daki tek temsilcisi hâline geldi.

Kanuni Sultan Süleyman zamanında imparatorluğun sınırları kuzeyde Kırım’dan, güneyde Yemen’e ve Sudan’a; doğuda İran içlerine ve Hazar Denizi’ne; kuzeybatıda Viyana’ya ve güneybatıda Cezayir’e kadar tüm Kuzey Afrika’ya yayılmıştı.

İmparatorluk, 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupa’ya karşı ekonomik ve askerî üstünlüğünü kaybetmeye başladı. 19. yüzyılda ise Rusya ile bazı Avrupa devletlerinin kışkırtmalarıyla Osmanlı topraklarında ayaklanmalar baş gösterdi. Daha da önemlisi Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçi fikirlerle beslenen Hristiyan tebaa İmparatorluktan ayrılarak bağımsız devletler kurdular. Buna karşı Osmanlı yönetiminin 19. yüzyıl boyunca süren reform çabaları da çöküş sürecini durduramadı. 2. Abdülhamid dönemine rastlayan 1. Meşrutiyet’in (1876) ilk kez Türkiye’ye Batılı anlamda bir anayasa kazandırması da Osmanlı toplumunu bir arada tutamadı. “Jön Türkler” denilen aydınlar tarafından hazırlanarak 2. Abdülhamid’e kabul ettirilen bu Anayasa ile Osmanlı Devleti’nde başlayan meşrutiyet yönetimi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı gerekçe gösteren padişahın meclisi kapatmasıyla sona erdi.
II. Abdülhamit
Jön Türklerin muhalefet hareketi olarak kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Meşrutiyeti tekrar ilan ettirdi (1908) ve 31 Mart İsyanı’nı bastırarak iktidarı ele geçirdi. İtalyanlarla yapılan Trablusgarp Savaşı’nın (1911-1912) ve ardından Balkan Savaşı’nın (1912-1913) kaybedilmesi, İttihat ve Terakki yönetimini tek parti diktatörlüğüne dönüştürdü. Avrupa içerisinde yaşanan gelişmeler yaklaşmakta olan savaşın habercisiydi. Ulus devletleri ile imparatorlukların mücadelesi olarak dünyanın gidişatını değiştiren 1. Dünya Savaşı (1914- 1918) ise imparatorluğun sonunu hazırladı. Savaştan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ardından Fransa, İtalya, İngiltere ve Yunanistan, Kurtuluş Savaşı sürecine kadar Osmanlı topraklarını işgale başladı.
Osmanlı Kültür ve Uygarlığı
Osmanlı İmparatorluğu, görkemli bir kültür ve uygarlık mirası bıraktı ve aynı zamanda kendisinden önceki bütün Türk ve Türk olmayan ulusların kültür, sanat ve bilim birikimine sahip çıkarak uygarlık tarihine önemli katkılarda bulundu. Mimari, taş ve ahşap oymacılığı, çinicilik, süsleme, minyatür, hat sanatı, ciltçilik gibi sanat alanlarında değerli eserler ortaya çıkardı. Dünya siyasetinde yüzyıllarca etkili olan imparatorluk, çok geniş coğrafyadaki değişik din, dil ve milliyetlere mensup vatandaşlarına adil ve hoşgörülü davrandı. Din ve vicdan özgürlüğü sağlayarak, bünyesindeki ulusların kendi dil ve kültürlerini korumasına olanak verdi.

Ahşap Süsleme Sanatı

“BENİM TÜRKİYEM”

Siz de sizin gözünüzden Türkiye'yi anlatarak bize katkıda bulunabilirsiniz.