Loading...

TURİZM TÜRLERİ

İnanç Turizmi - İnancın Beşiği Anadolu 
G
ünümüz Türkiye toprakları tarih boyunca sayısız insana, sayısız kültüre ev sahipliği yapmıştır. Bu birikim, ülkenin dört bir yanına çok sayıda önemli anıtlar bırakmıştır. Anadolu, antik tapınaklardan günümüz camilerine kadar, yüzyıllar öncesine uzanan sayısız kutsal mekan ile inanç tarihinde önemli bir rol oynamıştır.

Modern Türkiye, dünya için derin kültürel değeri olan çeşitli dini anıtlara, kalıntılara ve ören yerlerine ev sahipliği yapmaktadır ve dini ziyaretler için inanılmaz derecede zengin ve çok tercih edilen bir destinasyondur. Ülkemizde yer alan başlıca inanç destinasyonları aşağıda sıralanmıştır.
Topkapı Sarayı'nda Kutsal Emanetler
Sultanahmet, İstanbul

Osmanlı İmparatorluğu’nun hem idari hem de meskun kalbi olan Topkapı Sarayı, sultanın özel odası olan Has Oda’da tutulan paha biçilmez kutsal emanetlere ev sahipliği yapmaktadır. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) değerli eşyaları ve Hz. Musa’ya, Hz. Yusuf’a, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kızı ve damadına ait özel eşyalar ile Kâbe anahtarı, 500 yıl boyunca Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilmiştir. Emanetlerin en önemlisi, I. Selim döneminde İstanbul’a getirilen Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Hırka-i Şerifi’dir. Bir diğer kutsal emanet ise Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Sakal-ı Şerifi’dir.
Osmanlı Selâtin Camileri
İstanbul - Edirne - Bursa

Selâtin camileri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişahların yaptırdığı camilere verilen addır. Bunlar birden fazla minareye sahip büyük camilerdi. Osmanlı döneminde ilk Selâtin Camileri, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olan Bursa’daki Ulu Cami ve Yeşil Cami’dir. İstanbul’da orijinal halini koruyan en eski Selâtin Camii, Sultan II. Bayezid’in yaptırdığı Bayezid Camii’dir. Osmanlı İmparatorluğu’nun üçüncü ve son başkenti İstanbul, en büyük Osmanlı anıtlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Saray Mimarı Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Camii, büyüleyici avlusu ve çevresiyle büyük bir Osmanlı camiini ziyaret etme fırsatı sunar. Sultanahmet Camii, ziyaretçilere ünlü İznik çinilerinin en güzel örneklerini vadeder. Rüstempaşa ve Şehzade Camii gibi küçük ve şirin camileri ziyaret etmek, önceden bahsedilen büyük camilerle birlikte, Osmanlı’nın mimari zevkinin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır.

Osmanlı İmparatorluğu, üç büyük başkent üzerinde kurulmuş ve yaklaşık 600 yıl boyunca büyük mimari cevherler ile bu şehirlerde iz bırakmıştır.

İsmini Roma İmparatoru Hadrian’dan alan Edirne, Osmanlıların ikinci başkentidir. Burada, Beyazıt Külliyesi adlı eski bir hastane kompleksi, Meriç Nehri üzerindeki muhteşem Osmanlı köprüleri ve Mimar Sinan’ın başyapıtı Selimiye Camii gibi Osmanlı mimarisinin muhteşem eserleri bulunmaktadır. Eski çarşı ve burada servis edilen eşsiz yemekler, ziyareti daha da unutulmaz hale getirecektir.
Anadolu'nun Ahşap Kirişli ve Destekli Camileri
Eskişehir – Ankara – Kastamonu – Konya – Afyon

Anadolu’daki Selçuklu ve Osmanlı ahşap camileri, ahşap ve etkileyici el yapımı süslemeler ile dini mimarinin nadir örneklerindendir. Ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camiler, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi’nde Konya, Ankara ve Kastamonu’da yoğunlaşmıştır. Osmanlı döneminde, merkezden uzak bölgelerde ahşap çatılı ve ahşap sütunlu camilerin inşa geleneği 20. yüzyıla kadar devam etmiştir. “Anadolu’daki Ahşap Çatılı ve Ahşap Sütunlu Camiler” UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer almaktadır.

Eskişehir’de bulunan Sivrihisar Ulu Cami, "Anadolu'daki Ahşap Çatılı ve Ahşap Sütunlu Camiler" kapsamında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine kayıtlı camilerden biridir. Cami hypostil planlı anıtsal ahşap cami tipolojisinin en iyi temsilcilerinden biri olup Selçuklu döneminden günümüze kadar gelmiştir.

Aynı anda 2.500 kişinin ibadet edebileceği sekiz asırlık Sivrihisar Ulu Camii, Anadolu’daki büyük ahşap sütunlu camilerin nadir örneklerinden biridir. “Ulu” kelimesi tam anlamıyla ilçe merkezinde bulunan bu eserde yerini bulmuştur.

"Anadolu'daki Ahşap Çatılı ve Ahşap Sütunlu Camiler" kapsamında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine kayıtlı camilerden biri olan Afyonkarahisar Ulu Camisi, silindirik formlu 40 adet ahşap direği ile Afyonkarahisar'ın önemli bir dini mimari yapısıdır. 1272-1277 yılları arasında Anadolu Selçukluları Dönemi’nde yaptırılmıştır. Eski haliyle yeniden inşa edilen cami, camlı çinilerle ahşap ve tuğla mimarisiyle Selçuklu Dönemi’nin eşsiz örneklerinden biridir. Dokuz nef boyunca uzanan ahşap kirişli çatı, başlıkları sarkıt süslemelerle bezenmiş 40 ahşap sütunla desteklenmektedir.
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Samsun’daki Göğceli Camii, Türkiye’de günümüze ulaşan en eski ahşap cami olarak bilinir. Türk ahşap mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Caminin yapımında çivi kullanılmamış, ahşap kirişler giydirme tekniğiyle birbirlerine bağlanmıştır. Yapının inşa tarihine dair bir kayıt bulunmamaktadır ancak radyokarbon testlerine göre cami 1206 yılında, son cemaat yeri ise 1335 yılında inşa edilmiştir. Cami, 2007 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçmiştir.

Bekdemir Camii, Samsun’daki Kavak ilçesindedir. Bekdemir Köyü’nde bulunan ahşap caminin inşa kitabesi bulunmamakla birlikte, içeride yer alan kalem işi kitabede geçen 1877 tarihi, nakışların yapıldığı tarih olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre asıl kat 1596 yılında inşa edilmiştir. Cami, çivisiz ahşap yapıların bir başka örneğidir. Caminin içi kök boyadan yapılmış çeşitli bitkisel motiflerle bezelidir ve avlusunda taştan yapılmış bir çeşme mevcuttur.

Mahmutbey Camii, Kastamonu’nun Kasaba Köyü’nde, kentin 18 kilometre kuzeybatısında yer almaktadır. Mahmutbey Camii, "Anadolu'daki Ahşap Çatılı ve Ahşap Sütunlu Camiler" kapsamında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine kayıtlı camilerden biridir. 1366 yılında Candaroğulları Beyliği hükümdarı Emir Mahmut Bey tarafından Cuma Camii olarak yaptırılmıştır. Dış duvarları moloz taştan örülmüştür. Çatı tamamen ahşaptır ve hiç metal çivi ve herhangi bir aksan kullanmadan yapılmıştır. Caminin en dikkat çekici ve önemli unsurlarından biri de Ankaralı Nakkaş Mahmut’un oğlu Abdullah’ın yaptığı kapısıdır.

"Anadolu'daki Ahşap Çatılı ve Ahşap Sütunlu Camiler" kapsamında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine kayıtlı camilerden biri olan Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Anadolu'daki ahşap destekli ve tavanlı cami tipolojisinin en erken dönem ve en iyi temsilcilerinden biri olup 1296-1299 yılları arasında inşa edilmiştir. Cami, Anadolu'nun ahşap mimari geleneğinin en güzel örneklerinden biridir. Anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini işçiliği yönünden ağaç cami müzesi gibidir. Mihrabının tümü çini mozaikle kaplı olup, 4.58 metre eni, 6.17 metre yüksekliği ile Konya çevresindeki bütün çinili mihraplardan daha büyüktür. Minberi, tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süsleme ile oymalı, çatmalı ve tutkalsız olarak yapılmıştır; sekizgen, beşgen, yıldız ve geometrik dolgular ve bitkisel bezemeler ile kaplanmıştır. Caminin tavanı renkli kalem işi süslemelere sahiptir. Eşrefoğlu Camii, Selçuklu dönemine ait camilerde görülen özellikleri içerisinde barındıran eşsiz örneklerdendir. Caminin inşasında birden fazla ahşap sütun, tamamen ahşapla süslenmiş bir tavan ve kalem işi süslemeleri, tamamen ahşaptan yapılmış bir minber ve kündekari tekniği kullanılmıştır. Dönemin taş ve ahşap işçiliğinin ihtişamını yansıtan cami, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiştir.

Ankara’nın Samanpazarı semtinde bulunan Aslanhane Camii, dışarıdan çok sade görünmesine rağmen sekiz asırlık tarihi ile önemli bir eserdir. Mimar Ebubekir Mehmet tarafından yapılan ve nadir ahşap işçiliğine sahip cami, aynı zamanda Ahi Şerafettin Camii olarak da bilinmektedir. Cami, doğusunda bulunan türbe külliyesi duvarına gömülü antik aslan heykeli sebebiyle Aslanhane Camii olarak anılmıştır. Tek katlı cami, 24 ahşap ayak üzerinde durur. Ceviz ağacından yapılma bu ayakların, yani sütunların her birinin sütun başlıkları, devşirme mermer Roma-Bizans malzemelerinden oluşur. Mimari özellikleri ve süslemeleriyle bu Selçuklu camii, içine adım atar atmaz ziyaretçileri büyüler.
Tasavvufta Aşk Yolu: Mevlana
Konya – Galata, Üsküdar, Yenikapı / İstanbul – Gelibolu / Çanakkale- Tire / İzmir- Manisa- Afyonkarahisar - Gaziantep Dervish Lodges (Mevlevihane)

Türkler 11. yüzyılda Anadolu’ya geldikten sonra, Mevlana Celaleddin-i Rumi ile Hacı Bektaş Veli ve müritleri, İslami unsurları ve geleneksel Türk kültürünü ustaca birleştirdiler. Antik kaynaklara ve inançlara da erişebildikleri Anadolu toprakları, bu fikirlerin bütünleşmesi için mükemmel bir yerdi.

13. yüzyıl Sufi şairi Mevlana’nın tam adı Celaleddin-i Rumi’dir. Dünyanın en büyük mistik filozoflarından biri olarak kabul edilir. Mevlana’nın şiir ve dini yazıları, İslam dünyasından ötede de en sevilen ve saygı duyulan eserler arasındadır. Sema ve semazen seremonisi Mevlana’ya atfedilmiş ve Türk geleneklerinin, tarihinin, inanç ve kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Sema töreni, İnsan-ı Kâmil yolunda zihinsel ve aşk yoluyla ruhsal yükselişinin mistik yolculuğunu temsil eder.

Türkiye’nin en önemli dini merkezlerinden biri olan Konya, semazenlerin eski dergahına ve Mevlana Türbesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Türbe ve eski dergah artık tüm inançtan ziyaretçilere müze olarak hizmet vermektedir.

Galata Mevlevihanesi, İstanbul’un en eski Mevlevi tekkesidir. 1491 yılında inşa edilmiştir. Mevlevihane bir külliye olarak yapılmıştır ve bir Semahane, derviş odaları, hâmûşân, şadırvan, sarnıç, kadınlar kısmı, kütüphane, muvakkithane, mutfak, türbe ve mezarlık gibi birçok alandan oluşmaktadır.
Hacı Bektaş Veli ve Ahilik Geleneği
Kırşehir – Hacı Bektaş, Nevşehir – Gülşehir

Hacı Bektaş Veli, 13. yüzyılda yaşamış bir mutasavvıf ve düşünürdür. İnsan sevgisi ve insanların varlık yapısı üzerine düşünen ve her insanı, kadın veya erkek, eşit gören bir kişiliktir. Kapadokya bölgesinde, kendi adını taşıyan Sufî Bektaşi tarikatı kurulmuştur. Hacı Bektaş Veli, Alevilik inancının en önemli hocalarından biri olarak kabul edilir.

Hacı Bektaş, tüm zanaatkarların işlerinde belli ahlaki kurallara uymaya, genç zanaatkârları belirli kurallara, yerleşik sosyal gelenekler ve göreneklere göre yetiştirmeyi zorunlu kılan, dünyanın ilk sendikası olan Ahilik Geleneği'ni kurmuştur.
Peygamberler Rotası
Şanlıurfa

Şanlıurfa’nın tarihi Paleolitik Çağ’a kadar uzanır. Şehir ve çevresi Sümerler, Akadlar, Hititler, Babilliler, Keldaniler, Hurriler, Mitanni Krallığı, Aramiler, Süryaniler, Medler ve Pers İmparatorlukları gibi birçok uygarlığın hakimiyetini görmüştür.

Tarih boyunca farklı inançlar mensup kişileri ağırlayan şehir, Mezopotamya’dan Anadolu’ya giden kültür ve ticaret yolları üzerinde yer alan “Peygamberler Şehri” olarak bilinir.

Hz. İbrahim’in burada doğup büyüdüğü bilinir. Hz. İbrahim, putperestliği kınadığı için Kral Nemrut’un gazabına uğramış ve ölüme mahkum edilmiştir. Şehrin ortasına kurulan büyük bir odun ateşine atılmış ama Allah, Hz. İbrahim’i kurtarmıştır. Tam alevler İbrahim’i saracakken Allah ateşe emretmiş: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol”. (Enbiya/69). Alevler suya, kütükler balığa dönüşmüştür.

Halil-ür Rahman adıyla anılan Balıklı Göl ve Aynzeliha Gölü, İbrahim Peygamber’in atıldığı ateşin suya dönüştüğü yerdir. Hem göl hem de içindeki sazan balıkları kutsal kabul edilmektedir. Zeliha’nın gözyaşlarının ise Aynzeliha Gölü’ne dönüştüğüne ve bu sudan içen herkesin kör olacağına inanılır.

Hz. İbrahim’in doğduğu mağara, göllerin civarındaki Mevlid-i Halil Camii’nin yanındadır ve ziyarete açıktır. İbrahim Peygamber burada yedi yıl yaşamıştır.

Şehrin en önemli sembollerinden biri olan Ulu Camii, 5. yüzyılda bir havradan Kızıl Kilise adıyla bir kiliseye dönüştürülmüştür. Hz. İsa’nın yüzünü silip suretinin sonsuza dek üzerinde kaldığı mendil, Ulu Camii’nin bahçesinde bulunmuştur. Edessa’nın Görüntüsü olarak bilinen kutsal mendilin Hz. İsa’nın Kral V. Abgar’a bir armağanı olduğuna inanılmaktadır.

Eyyüp Nebi Türbesi, Urfa’nın yaklaşık 20 kilometre dışında Eyyub Nebi köyündedir. Eyyüp Peygamberin ve eşi Rahme’nin türbesi ve yine Elyesa Peygamber’in kabri de Viranşehir ilçesinin eteklerinde bulunmaktadır. Bugün Elyesa Peygamber’in türbesi Eyyüb Nebi Köyü’nde, Eyyüb Peygamber’in türbesine bir kilometre mesafededir.

Şuayb Peygamber'in, Urfa’nın 85 kilometre doğusundaki Şuayb şehrinde yaşadığına inanılmaktadır. Şuayb Peygamber'in bir zamanlar içinde yaşadığına inanılan antik kentin kalıntıları arasında yer alan mağara evi -Şuayb Peygamber’in Makamı- ziyaretçilere açıktır.
Erken Hristiyanlık Dönemi’nde Kapadokya
Göreme / Ürgüp / Avanos, Nevşehir – Niğde – Aksaray – Kayseri

Türkiye’nin merkezindeki bu harikalar diyarının jeolojik yapısı, milyonlarca yıl öncesinde bölgeyi çevreleyen üç volkanın püskürmesiyle oluşmuştur. Erozyonların şekillendirdiği kalın küller, “volkanik tüf” olarak bilinen yumuşak kayalara dönüşmüştür. Rüzgar ve suyun etkisi, sadece daha sert elementleri geride bırakarak peri masalı manzarasını oluşturmuştur.

Bölge, Roma zulmünden kaçan ve el yapımı bir yeraltı yerleşim ağı kuran ilk Hristiyanlar için bir sığınak haline gelmiştir. Keşişler, geniş konutlar ve manastırlar kazmış ve onları Doğu Roma freskleri ile süslemişlerdir.

İlk Hristiyanlar; Nyssa, Nazianzos ve Kaisareia arasındaki üçgene yerleşmişler ve MS 370 yılında Kaisareia Piskoposluğu’na atanan (günümüzdeki Kayseri), Aziz Büyük Basileos’un (M.S. 330-379) öğretilerine göre manastır hayatı yaşamışlardır.

Aziz Büyük Basileos, teolog Nazianzos’lu (Nevşehir) Gregorius ve kardeşi Nyssa’lı (Niğde) Gregorius ile birlikte “Kapadokyalı Babalar” olarak bilinir. Bu üçlü, Teslis ilkesini Hristiyanlık’ın akidesi haline getirdiler.

Büyük Aziz Basileos, MS 330 yılında Kapadokya’nın Kaisareia kentinde doğmuştur. Göre Vadisi’ndeki ilk kiliseler onun yönlendirmesiyle inşa edilmiştir. Burada bulunan kendilerine has kiliseleri olan küçük topluluklar, şimdi Göreme Açık Hava Müzesi olarak bilinen büyük manastır kompleksini oluşturmuştur. Göreme’de bulunan Tokalı Kilise ve Karanlık Kilise, zarif kemerleri ve güzel freskleri ile sıra dışı örneklerdir.

Kapadokya’daki yeraltı yerleşimlerinin ilk kaydı Xenophon’un Anabasis isimli eserinde yer almaktadır. Ancak çeşitli tarihi kaynaklar gerçekte Derinkuyu yeraltı yerleşimlerinin ilk sakinlerinin Hititler olduğuna işaret eder. Zengin tarihi ve eşsiz jeolojik oluşumuyla “Göreme Milli Parkı ve Kapadokya”, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.
Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) Mağarası
Selçuk / İzmir – Tarsus / Mersin – Afşin / Kahramanmaraş

Yedi Uyurlar Kıssası, hem Hristiyanlık hem de İslamiyet rivayetlerinde yer almaktadır.


İslam dünyasında Yedi Uyurlar'ın kıssası, Kur’an-ı Kerim’de Kehf Suresi’nin 9 ile 26. ayetlerinde anlatıldığı için çok iyi bilinmektedir. Bu surede, uyuyanların tam sayısı verilmezken bu sayıyı sadece Allah’ın bildiği söylenmektedir. Kıssada bu gençlerin 300 veya 309 güneş yılı boyunca uyuduğundan bahsedilir. Kur'an-ı Kerim'de geçtiğine göre, mağaraya giden gençlere eşlik eden ve mağaranın girişinde uyuyan sadık bir de köpek vardır. Oradan geçen insanlar uyuyan köpeği görür ve mağaranın sırlarını koruduğunu düşünerek içeri bakmaya korkar. Uyurlar, “Eshab-ı Kehf” olarak bilinir.


Kıssanın Hristiyanlık’taki versiyonu, MS 249-251 yılları arasında hüküm süren Roma İmparatoru Trajan Decius’un zulümlerinden kaçan ve Hristiyan cemaatine dahil olmakla suçlanan yedi gencin hikayesini anlatır. Zulümlerden kurtulmak için şehirden kaçan bu Hristiyan gençler mağaraya sığınır. Mağarada uyurken bulunurlar ve imparatorun emriyle mağaranın ağzı kapatılır. Aradan yıllar geçer ve Hristiyanlık yayılıp devletin resmi dini hâline gelir. 250 yılı aşkın bir süre sonra, Theodosius II dönemindeki (MS 408-450) bir arazi sahibi, mağara girişinin duvarlarını yıkmaya karar verir. İçeride uyuyan yedi adam görünce çok şaşırır. Onlar ise uyandıklarında sadece bir gün uyuduklarından emindirler.
Yedi Kilise
İzmir – Manisa – Denizli

Vahiy Kitabı, Anadolu’daki yedi kiliseye yedi mektupla hitap eder. Mesih tarafından ilan edilen ve Havari Aziz Yahya tarafından kaydedilen her mektup, alıcı kiliselerin zaferlerini ve başarısızlıklarını ilan eder ve her cemaati tövbe etmeleri gerektiği konusunda uyarır.

Yedi Vahiy Kiliseleri, Anadolu’daki erken Hristiyan topluluklarına aittir. Bu yedi kilise, şehirlerin en kalabalık ve etkili bölgelerini bir araya getiren yerleşik, döngüsel bir ticaret yolu üzerinde yer aldıkları için Mesih’in kıyamet mesajını almak üzere seçilmiş olabileceği düşünülmektedir.

Yedi Vahiy Kiliseleri’nin hepsi Ege Bölgesi’nde yer almaktadır.
Efes (Selçuk-Efes/İzmir)
Smyrna (İzmir)
Bergama (Bergama/İzmir)
Thyatira (Akhisar/Manisa)
Sardeis (Salihli/Manisa)
Philadelphia (Alaşehir/Manisa)
Laodikeia (Denizli)
Anadolu’daki Ekümenik Konsiller
İstanbul – İznik, Bursa – Efes / Selcuk, İzmir

İlk yedi ekümenik konsillerin hepsi Anadolu'da ve özellikle İstanbul, Selçuk (İzmir) ve Bursa kentlerinde yapıldı. MS 325 ile 787 yılları arasında düzenlenen yedi konsil, öncelikle doktriner çatışmaları göz önünde bulundurmalarıyla tanınmaktadır. Konsiller ayrıca kanonlar halinde belirlenen pratik konularda da karar vermişlerdir. İznik, İstanbul ve İzmir’deki tarihi yerleri ve muhteşem anıtları kapsayan bir gezi ile bu yedi konsilin antik ortamlarına bir yolculuk mümkündür.
İlk Yedi Ekümenik Konsili
Birinci İznik Konsili (MS 325), İznik, Bursa
Birinci Konstantinopolis Konsili (MS 381), İstanbul
Birinci Efes Konsili (MS 431), Selçuk, İzmir
Kalkedon Konsili (MS 451), Kadıköy, İstanbul
İkinci Konstantinopolis Konsili (MS 553), İstanbul
Üçüncü Konstantinopolis Konsili (MS 680-681), İstanbul
İkinci İznik Konsili (MS 787), İznik, Bursa
Meryem Ana Evi’ne Ziyaret
Selçuk - İzmir
Meryem Ana Evi – Aziz Yahya Bazilikası – Artemis Tapınağı, Efes – Şirince Köyü


Efes Konsili (MS 431), Meryem Ana’nın son yıllarını Efes civarında geçirmiş olduğuna karar verir. Havari Aziz Yahya da, Efes’ten yola çıkarak Anadolu’yu dolaşır. Ayrıca insanlık tarihinin ilk hacılarının Kybele olarak bilinen Anadolu tanrıçasına tapmak için geldiği görülmektedir. Daha sonra, bu tanrı Yunan tanrıçası Artemis ile birleşir ve Akdeniz Bölgesi'nin her yerinden hacıların ilgisini çeken Efes’teki Artemis Tapınağı, Artemision olarak tapınılır olmuştur. Bu antik anatanrıça kültleri, daha sonra hayatının son yıllarını Efes’te geçirdiğine inanılan İsa’nın annesi Meryem’e ibadet etme şekline yansımıştır. Havari Aziz Yahya, 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinianus tarafından etkileyici bir bazilikanın inşa edildiği Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi’ne gömülmüştür.

Bu rivayete göre Meryem, Aziz Yahya ile birlikte Efes’e gelmiş ve hayatlarının son yıllarını burada geçirmişlerdir. Lazarist rahipler, Anne Catherine Emmerich’in bir rüyasına uyarak Meryem’in ve Aziz Yahya’nın yaşadığı bu evi keşfetti. Şirince Köyü’nün yerlilerinin yüzyıllardır bu noktada “Bakire Meryem’in uykuya dalışı” diye bir günü kutladığını gördüler. Meryem Ana Evi, günümüzde çevresindeki Kutsal Çeşme ve tarihi Dilek Duvarı ile birlikte ziyaret edilebilir.
Aziz Paul’ün İzinde
Antakya – Tarsus – Antalya – Isparta – Konya – Denizli – Aydın – İzmir – Çanakkale – Eskişehir

Aziz Paul, MS yaklaşık 5. yüzyılda, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kilikya’nın Tarsus şehrinde doğdu. Çeşitli misyonerlik seyahatleri boyunca Aziz Paul, Anadolu’nun birçok bölgesini gezerek Mesih’in sözlerini yaydı. Paul’ün hayatı ve yolculukları, Paul’ün Mektupları ve Elçilerin İşleri isimli bir kitaptan öğrenilmektedir. Paul, deniz yoluyla 10.000 milden fazla seyahat etmiş ve yoldaşlarıyla birlikte yaya olarak üç misyoner yolculuk yapmıştır. Paul, dördüncü yolculuğunda Kudüs’ten Roma’ya gittiği ve orada öldüğü bilinmektedir.

Günümüz Türkiye’sinde Aziz Paulus’un Yolculuklarından Öne Çıkanlar:
İlk Yolculuğu:
Antiokheia (Antakya) – Seleukeia Pieria (Samandağ) – Perge (Antalya) – Psidia Antiokheia (Yalvaç/Isparta) – İconium (Konya) – Lystra (Konya) – Derbe (Konya) – Attalia (Antalya)
İkinci Yolculuğu:
Antiokheia (Antakya) – Derbe – Lystra – Galatya – Frigya– Misya – Alexandria Troas – Efes
Üçüncü Yolculuğu:
Antiokheia (Antakya) – Galatya – Efes– Alexandria Troas – Assos – Miletus – Patara
Roma’ya Yolculuğu:
Myra (ve Andriake limanı) – Knidos
Myra / Demre – Patara / Antalya

Aziz Nikolaos veya Batı’da en iyi bilinen adıyla Santa Klaus, doğma büyüme Güney Asya’nın eski uygarlığı Likya’nın bir ferdiydi. Ünlü Likya kenti Patara’da doğdu ve 4. yüzyılda Myra’nın mucizevi piskoposu olarak görev yaptı. Aziz Nikolaos; çocukların, tüccarların ve denizcilerin koruyucu azizidir. En ünlü mucizelerinden biri, babalarının çeyiz olarak kullandığı altınları gizlice evlerinin penceresinden atarak üç genç kızı zorlanmaktan kurtarmasıdır.

Bugün Demre olarak bilinen Myra Antik Kenti’nde kendisine adanmış kilise ve mezarı, birçok inananın dini ziyaret kapsamında gittiği yerlerdir. Fethiye’nin kıyısındaki Gemile Adası, bugün MS 4. ve 7. yüzyıllar arasında inşa edilen birçok Bizans kilisesinin kalıntılarına ev sahipliği yapmaktadır.
Türkiye’de Yahudi Mirası
Yahudi halkının Anadolu ile derin tarihi bağları vardır. Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyıları boyunca yer alan Sardes gibi antik kentlerdeki Yahudi yerleşimlerinin kalıntıları MÖ 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Ankara’da bulunan bir sütun üzerine takılı iki bronz levha, İmparator Augustus’un Yahudilere verdiği hakları göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu, varlığı boyunca Yahudilere kucak açmıştır. 14. yüzyılın başlarında Batı Avrupa’dan kovulan Yahudilerin bir kısmı Osmanlı topraklarına yerleştirilmiştir.

İstanbul’da 1.000 yılı aşkın bir süredir yaşayan bir Yahudi cemaati vardır ve şehrin Asya ve Avrupa yakasında çeşitli sinagoglar bulunmaktadır.

Neve Şalom Sinagogu, Türkiye’nin en büyük sinagogudur. Neve Şalom, Balat’taki Ahrida Sinagogu ve Yanbol Sinagogu, Karaköy’deki Aşkenaz Sinagogu ve Ortaköy’deki Etz Ahayim Sinagogu, İstanbul’un en çok ziyaret edilen sinagoglarıdır.

Edirne Büyük Sinagogu, 1905 yılında restore edilmiş bir binadır. Viyana’nın en büyük sinagogu olan ünlü Leopoldstädter Tempel’den esinlenerek projelendirilmiş ve topluluğun başarılarını ve modernliğini göstermeyi amaçlamıştır. Edirne Büyük Sinagogu, Fransız Mimar France Depré tarafından Mağribi Revival mimarisiyle tasarlanmıştır. Yeni sinagog, Mayor Sinagogu ve Apulya Sinagogu’nun yerine Suriçi Mahallesi’nde inşa edilmiştir.

Bursa’da Geruş Sinagogu, Mayor Sinagogu ve Etz Ahayim Sinagogu bulunmaktadır.

İzmir (Smyrna)

İzmir’in Yahudi mirası, Sefarad gelenekleri ve Orta Çağ İspanya’sından ilham alan sinagogların mimari üsluplarıyla eşsiz bir karakter sergilemektedir.

Kemeraltı Havra Sokağı bölgesindeki Sefarad sinagogları ve Karataş'taki Bet İsrail Sinagogu İzmir'in başlıca sinagoglarıdır.

Bergama’daki yeni restore edilen Yabets Sinagogu, 2014 baharında düzenlenen bir törenle kültür merkezi olarak kullanılmak üzere yeniden kapılarını açtı. Sinagogun 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği düşünülmektedir. Yapı, 1940’larda çatının çökmesine neden olan yangında ciddi hasar gördükten sonra terk edilmişti.

Anıtsal bir sinagog olan Sardes Sinagogu, Geç Roma Dönemi’nde Antik Lydia’nın Sardis’teki Yahudi dini yaşamının merkeziydi. Sinagog, Roma Hamamı ile Gymnasium’un bir köşesinde yer almış ve bu kamu binasının bir kısmını Yahudi ibadethanesine dönüştürmüştür. Mevcut kalıntıların çoğu 4. ve 5. yüzyıllara dayanmaktadır.
Hoşgörü Şehri
Mardin – Midyat

Mardin, Mezopotamya’nın merkezinde, Dicle ve Fırat olmak üzere iki güçlü nehir arasında, inanılmaz derecede zengin bir bölgedir. Zengin tarihiyle şanslı bir şehirdir. Türkiye’nin güneydoğusunda, Yukarı Mezopotamya’nın kalbinde, çok dinli ve çok kültürlü bir ildir. Mardin yüzlerce yıl boyunca Antakya Süryani Ortodoks Patrikhanesi’nin merkeziydi. Mardin’de birçok inanıştan insanlar yaşar ve kendilerinden önce gelen insanların ve kültürlerin mirasını taşırlar.

Deyrulzafaran Manastırı (Süryanice Mor Hananyo veya Aziz Hananyo Manastırı) dünyanın en eski ve hâlâ faal manastırlarından biridir. Dördüncü yüzyılda, 4.500 yıllık güneşe tapmaya adanmış bir pagan tapınağının yerinde inşa edilmiştir.

Selçuklu Türklerinin ardından Artuklu Beyliği, Mardin’i aşılması zor ve doğal bir kale olduğu için kendilerine başkent olarak seçmişlerdir. Artukluların yerel yaşam üzerindeki etkisi, Mardin’deki Artuklu yapılarının Osmanlı dönemine ait yapılardan çok daha fazla olmasından görülebilir.

Mardin’in şehir merkezine 30 kilometre mesafedeki Dara Antik Kenti, ziyaret edilmeyi hak eder. Kent, İpek Yolu üzerinde önemli bir yerleşim yeriydi. MS 506 yılında kurulan ve ilk adı Anastasiopolis olan kent; tarihi İpek Yolu üzerindeki konumu nedeniyle dini, sosyal ve ticari açıdan önem kazanmıştır. Şehir; yüzyıllar içinde Süryani, Müslüman, Yezidi ve Hristiyan gibi farklı inançlardaki toplulukları bir araya toplamıştır. Kentte bugüne kadar yapılan kazılarda farklı tarihi dönemlerden kalma mimari kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.

1860 yılında inşa edilen Meryem Ana Kilisesi ve Süryani Katolik Patrikhanesi, günümüzde Mardin Müzesi olarak hizmet vermektedir. Kilisede, patriklik tahtı ve vaaz alanı zarif ahşap oyma ile süslenmiştir. 1895 yılında inşa edilen Patrikhane, 1988 yılında Kültür Bakanlığına devredilmiştir. 1995 yılında restore edilip müze olarak halka açılmıştır.

Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi beşinci yüzyılda inşa edilmiştir. Kilisede üç giriş kapılı ince taş işçiliği ile işlenmiş mihrapları, 400 yıllık ahşap mihrap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan mevcuttur. 1170 yılında Kırk Şehitler’e ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir. Yapı bugün Mardin Metropolitlik Kilisesi olarak hizmet vermektedir.

Deyrulumur Manastırı olarak da bilinen Mor Gabriel Manastırı (Aziz Gabriel Manastırı), MS 397 yılında Midyat Antik Kenti yakınlarındaki Tur Abdin Platosu’nda kurulmuştur.
Nuh’un Gemisi
Van Tuşba – Doğubeyazıt – Durupınar – Sağlıksuyu – Ağrı

Hemen hemen tüm inanışlarda, geminin bir dağın tepesindeki kayanın üzerinde oturduğundan bahsedilir. Nuh’un Gemisi’nin son durağı olarak bilinen Ağrı Dağı Efsanesi binlerce yıldır bilinmektedir. Dağın 5.137 ve 3.895 metrelik rakımlı iki zirvesi; dağa adını veren Urartular (Urartu = Ararat; MÖ 13.-7. yüzyıllar) tarafından kutsal kabul edilirdi. Doğubeyazıt İshak Paşa Sarayı üzerindeki Ağrı Dağı’nın göz kamaştırıcı manzaraları eşliğinde, tarih boyunca Nuh’un Gemisi’ni arayan sayısız gezginin izinden gidip bu arayışta yer alınabilir.
Karadeniz’in Manastırları
Maçka, Trabzon

Trabzon’un Maçka ilçesi sınırları içerisinde bulunan ve Altındere Vadisi’nde sarp kayalık üzerine kurulmuş Sümela Manastırı; doğa, tarih ve kültürün bütünleştiği bir mekandır. Her ne kadar manastırın 4. yüzyılda yapılmış olduğu tahmin edilse de Trabzon Komnenoslarından III. Alexios’un (1349-1390) burayı yaptırdığı bilinmektedir. Manastır, halk arasında Meryem Ana olarak da adlandırılmaktadır. Deniz seviyesinden 1.200 metre yükseklikte inşa edilen görkemli kompleks yakın zamanda restore edildi. Trabzon’daki Sümela Manastırı’na çok uzak olmayan Vazelon Manastırı, Anadolu’nun en eski manastırlarından biridir. “Zouvalon” olarak da adlandırılan manastırın MS 270 civarında inşa edildiğine ve İncil’deki Vaftizci Yahya Peygamber’e adandığına inanılmaktadır.
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Deniz, Kum, Güneş
Dünyanın En Güneşli Destinasyonlarından Biri Türkiye
Türkiye’nin en ünlü plajları ve tatil beldeleri Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Türkiye’nin 1.600 km uzunluğundaki Akdeniz sahil şeridi, Turkuaz Sahil olarak bilinir. Türk Riviera’sı, dünyanın en iyi plajlarından ve tatil beldelerinden birçoğuna ev sahipliği yapmaktadır. İhtişamlı tatil köyleri, özellikle yaz sezonunda dünyanın her yerinden milyonlarca misafiri ağırlar. Lara ve Kemer sahillerinde beş yıldızlı resortlar bulunmaktadır. Dalış ve su sporları ile ünlü Kaş gibi birçok cazibeli belde de Akdeniz sahilinde bulunmaktadır.

Türkiye’nin Ege Bölgesi, nefes kesen manzaralara, göz kamaştırıcı sahil şeritlerine, pırıl pırıl plajlara, çam ormanlarına ve mis gibi kokan zeytinliklere sahiptir. Ege sahili, Türkiye’nin en ünlü ve en şık tatil beldelerinden çoğuna ev sahipliği yapmaktadır. Yaz aylarının en haraketli gece hayatına da ev sahipliği yapan Bodrum ve Marmaris, lüksün ve trendlerin peşinden gidenlerin öncelikli lokasyonlarındandır. İzmir çevresinde de harika tatil beldeleri bulunmaktadır. Turkuaz renkli denizi ve mavi bayraklı plajlarında uzanan altın rengi kumsalıyla Çeşme, en turistik bölgelerden birisidir. Çeşme’de konumlanan ve tipik bir Ege kasabası olan Alaçatı, dar sokakları ve taş evleriyle oldukça keyifli ve romantiktir.

Turkuaz Sahili, Akdeniz’in Ege ile buluştuğu, yemyeşil ormanların denizin meşhur masmavi sularıyla bir araya geldiği ve modern kültürün eski uygarlıklarla kaynaştığı yerler olan Türkiye’nin kıyı bölgeleri, güzel manzaralara, göz kamaştırıcı sahil şeritlerine, antik şehirlere, tertemiz plajlara, çam ormanlarına ve zeytinliklere sahiptir. Güneşli bir tatil için mükemmel ortamı sağlar.
Su Sporları İçin Seçilmiş 5 Mükemmel Plaj
Türkiye, su sporlarını sevenler için mükemmel bir yerdir. Sağlam esen rüzgarıyla harika bir sörf deneyimi sunan plajlar, su sporları için sayısız fırsatlar sunar. İşte sörf tutkunlarını, rüzgar sörfçülerini ve uçurtma sörfçülerini bekleyen Türkiye'nin su sporları için en uygun 5 plajı şu şekilde sıralanabilir:
Alaçatı: Rüzgar sörfünde Türkiye'nin bir numaralı destinasyonudur. Çeşme yakınlarında ve İzmir’in 75 km batısında bulunan mütevazi bir tatil beldesi olan Alaçatı, begonviller ve sardunyalarla çevrili Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla çekici küçük bir yerleşim bölgesidir. Aynı zamanda Türkiye’de rüzgar sörfü yapmak için en uygun yerdir. Alaçatı'da rüzgar sörfü yapmak, masmavi koylarda ve plajlarda esen sağlam rüzgar demektir ve size unutulmaz bir deneyim yaşatır.
Akyaka: Kitesurf tutkunlarının cenneti Ula’daki Akyaka, berrak suları, yemyeşil doğası ve çok daha fazlasıyla her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Bu güzel tatil beldesi kitesurf ile ünlüdür. Uzun kumsalı, sığ suyu ve kısa dalgaları ile kitesurf için aranan tüm özelliklere sahiptir ve tadını çıkartmak isteyenlere enfes bir ortam yaratır.
Sürmene: Sürmene, Karadeniz kıyısının doğu ucunda Trabzon merkezine 40 km uzaklıktadır. Farklı yerler keşfetmek, kitesurf ve dalış yapmak isteyenler için görülmeye değer bir lokasyondur ve son yıllarda doğa sporlarını tercih edenler tarafından tanınmaya başlamıştır. Karadeniz’in vahşi dalgaları üzerinde kitesurf yapmak olağanüstü bir deneyimdir ve akıntı kuvvetli olduğu için iyi bir yüzücü olmanız gerekir.
Kuşadası: Su sporları için en iyi destinasyonlardan biridir. En popüler su sporu deniz paraşütüdür ancak yaz aylarında birçok farklı su sporu aktivitesi de denenebilmektedir..
Alanya: Mükemmel rüzgarları ve deniziyle, rüzgar sörfü yapmak için ülkenin en iyi yerlerinden biridir. Kleopatra Plajı, Oba Plajı ve Galipdere Plajı dahil olmak üzere pek çok yerde rüzgar sörfü yapma şansı vardır.
Akdeniz Şeridinin En Güzel 5 Sahili
Türkiye’nin Güney sahilleri, Akdeniz’in turkuaz mavisini doğanın göz alıcı yeşili ve kumun zengin altın rengiyle birleştirir. Akdeniz sahilinin meşhur plajları her yıl yüz binlerce konuk ağırlamaktadır. Denizin ve güneşin tadını çıkarmak isteyenler için Antalya, Mersin ve Hatay’da sayısız seçenek bulunmaktadır.
Kaputaş Plajı: Antalya’nın en batı kesiminde Kaş yakınlarında yer alan Kaputaş Plajı, yıllar içinde birçok turizm tanıtım posterine konu olmuş, hem yerli hem de yabancı turistin gözdesi haline gelmiştir. Burası sadece küçük ve samimi butik otellerin bulunduğu bir yerdir. V şeklindeki geçidin her iki yanında yükselen uzun kayalıklar arasından ana yoldan aşağıya inen dar merdivenlerden sahile ulaşılır. Tablo gibi güzelliği sayesinde ne kadar sapa bir yerde olursa olsun kesinlikle görülmeye değerdir.
Kleopatra Plajı: Antalya’nın doğu kıyısındaki altın kumlarıyla ünlüdür ve adını Antik Mısır’ın efsanevi kraliçesi Kleopatra’dan almıştır. Yaklaşık 2 km uzunluğundaki bu kumsal, Kleopatra’yı ve sevgilisi Romalı General Markus Antonius’u emsalsiz kumlarında ağırlamıştır. Akdeniz güneşi altında ısınmak ve ardından masmavi denizde serinlemek için Kleopatra Plajı şahane bir alternatiftir.
Patara Plajı: Kaş ve Kalkan’a yakın Patara’nın göz alabildiğine uzanan plajı 20 km uzunluğundadır. Patara Antik Kenti’nin hemen yanında yer alan Patara Plajı’nın kum tepeleri üzerinde muhteşem bir gün batımı izlenebilmektedir. Sığ suları, yumuşak kumları ve altın rengi sahili ile Patara Plajı sadece güneşi arayanlar için değil, Caretta Caretta deniz kaplumbağaları için de eşsiz bir varış noktasıdır.
Kızkalesi Plajı: Mersin’de bulunan mavi bayraklı Kızkalesi Plajı, Akdeniz’in en çok tercih edilen plajları arasındadır. Kızkalesi Plajı, kıyıdan 50 m mesafede bile derinleşmeyen sığ suları sayesinde çocuklu ailelerin denizin tadını çıkarmalarını sağlar. Meraklıları için Kız Kalesi'ni bisiklet kiralayıp keşfetme seçeneği de mevcuttur.
Çevlik Plajı: Hatay’da bulunan 14 km uzunluğundaki Çevlik Plajı, Türkiye’nin en uzun plajlarından biridir. Çevlik Plajı, altın rengi kumları ve sığ suları ile ünlüdür ve dünyanın insan elinden çıkmış ilk tüneli olan bir Roma mühendislik harikası Titus Tüneli’ne oldukça yakın mesafededir. Roma İmparatoru Titus tarafından dağdan limana su taşınması için yaptırılan bu tünel 130 m uzunluğunda ve 15 m genişliğindedir. Çevlik Plajı çevresinde çok sayıda kafe ve restoran bulunmaktadır.
Türkiye’nin Beş Adası
Türkiye’nin her mevsimde sundukları farklıdır ancak özellikle yaz aylarında görülmeye değer güzellikler vardır. Canlı koylar, plajlar, tarihi yerler, leziz yemekler ve çok daha fazlası. Yaz tatilinde ziyaret edilebilecek 5 ada şu şekildedir:
Bozcaada: Çanakkale Boğazı’nın hemen çıkışında yer almaktadır. Geyikli’den feribota binilerek ulaşılabilen sakin ada koyları, plajları ve dar sokakları ile görülmeye değerdir. Bozcaada tüm yıl boyunca oldukça güzel bir ortama sahiptir.

Adaya varıldığında limana tepeden bakan kale, ziyaret edilmeye değer bir yerdir. Tabloyu andıran güzellikteki renkli evler arasındaki dar sokaklarda gezilebilmektedir.
Gökçeada: Sakin ve huzurlu bir ada olan Gökçeada Çanakkale Boğazı’nın hemen dışında yer almaktadır. Boğazın Asya yakasında Çanakkale’den veya Avrupa yakasında Kabatepe’de Eceabat’ın kuzeyinden kalkan feribotlar bulunmaktadır. Gökçeada, nispeten bozulmamış ve el değmemiş koyları, nefes kesen manzaralarıyla dikkati çekmektedir. Eski Rum köylerinde ziyaret etmeye değer pek çok yer bulunmaktadır: Kaleköy, Zeytinli, Tepeköy, Bademli ve Dereköy.
Cunda Adası: Cunda Adası, Ege’nin kuzeyinde Çanakkale ile İzmir arasında Ayvalık yakınlarında yer alır. Ada anakaraya bir köprü ile bağlanır. Ada, her mevsim bambaşka bir güzellik sunarak ziyaretçilerine renkli ve unutulmaz bir tatil deneyimi yaşatır. Eski cumbalı evler ve dar sokaklarla öne çıkan eski Rum mimarisi, ilgi çekicidir. Özellikle deniz kenarındaki mükemmel restoranları ve lezzetli deniz ürünleri ile meşhurdur.
Büyükada: Eminönü, Kadıköy ve Bostancı rıhtımlarından kalkan feribot seferleri ile bir saatten az bir süre içinde ulaşılabilen adanın güzelliğini anlatmak için kelimeler yeterli değildir. Ada, huzurlu ortamı, doğal güzelliği, tarihi evleri ve çok daha fazlasıyla her yıl binlerce misafiri ağırlamaktadır.
Sedir Adası: Bembeyaz kumlarıyla büyüleyici güzelliğe sahip Sedir Adası, Marmaris yarımadasının kuzeyinde yer alır. Kedrai Antik Kenti ve doğasıyla kendine hayran bırakan dünyaca ünlü Kleopatra Plajı ile çok sayıda ziyaretçi çeken ada, adını adadaki sedir ağaçlarından almıştır.
Mavi Yolculuk
Türkiye, doğa ve tarihin uyum içinde dans ettiği birçok yelken rotasına ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye; rüzgar bakımından zengin rotaları, görsel şölen sunan koyları, korunaklı demirleme alanları, dünyaca ünlü yat limanları, sahil kasabaları ve eşsiz tarihi dokusu ile mavi yolculuk için bulunmaz bir cennettir. Türkiye’nin denizleri, hem kendi tekneleriyle mavi yolculuk tatili planlayanlara hem de denizcilik becerilerini geliştirmek isteyen mavi yolculuk tutkunlarına kucak açar. Türkiye, benzersiz rotaları ve modern altyapısı ile mavi yolculuk tatili için eşsiz destinasyonlarda mükemmel fırsatlar sunarak dünyada sayılı ülkelerden biri haline gelmiştir. Bunun yanı sıra İstanbul Boğazı’nda deniz trafiği durdurularak gerçekleştirilen uluslararası yelken yarışları, Türkiye’nin yelken sporuna ve yelken tutkunlarına ne kadar önem verdiğini gösterir. Ülkemizde, özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında sayısız güzel koy ve plaj bulunur. Türkiye, doğal güzelliklerinin yanı sıra hem kara hem de denizde yapılabilecek sportif aktivitelerle de adını sürekli duyurur. Uluslararası sulardan rahatlıkla ulaşılabilen liman kentlerine sahip olan Türkiye, her yaştan misafirine macera dolu zengin alternatifler sunmaktadır.
Kruvaziyer: Kruvaziyer yolculukları; Türkiye’nin, Karadeniz’den Ege’ye ve Akdeniz’e uzanan 8.000 kilometre uzunluğundaki kıyı şeridi, sınırsız tarihi eserleri, doğal güzellikleri, plajları ve lezzetli yemeklerini misafirperver, dost canlısı insanlarıyla birlikte keşfetmek için mükemmel bir yol sunmaktadır.

Türkiye'de yapılan kruvaziyer yolculukları, Antik medeniyetler ve Roma ile Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok farklı medeniyeti, kültürü ve şehri keşfetmenin olağanüstü bir yoludur. Türkiye, Doğu ile Batı’nın buluştuğu bir yolculuğa çıkmak için muhteşem kruvaziyer destinasyonlarına ve limanlara sahiptir. Kruvaziyer yolcuları İstanbul, Kuşadası, Marmaris, Çeşme, Bodrum, Bozcaada, İzmir, Antalya, Alanya, Dikili, Çanakkale, Sinop ve Samsun’da ağırlanmaktadır.

uzunluğunda ve 15 m genişliğindedir. Çevlik Plajı çevresinde çok sayıda kafe ve restoran bulunmaktadır.
Türk Guletleri: Türk mavisinin her tonunu yansıtan muhteşem şaheserler… Ahşap tasarımı ve konforu ile dikkat çeken guletler günümüzde özellikle Bodrum ve Güllük Körfezi’ndeki tersanelerde, geleneksel tarzda üretilir. Guletler, zaman içinde motorlu yelkenli teknelere dönüştürülmüştür. Guletler ortalama 20-25 metre uzunluğundadır, geniş bir kemer ve iki ana gemi direğinden oluşur. Teknenin geniş kıç bölgesi yemekler için idealken, tente güneşten korunmayı sağlar. Teknenin ferah ön güvertesinde gezinmek ve güneşlenmek için bolca yer vardır. Bu klasik tekneler eşsiz bir konfor sağlamaktadır.

Sıradan bir teknenin güverte altında, çift kişilik ve tek kişilik dört-altı adet yataklı kamarabulunur. Farklı bölgelerdeki tekne yapım ustalarının, bu harika guletler için kendilerine özgü benzersiz tasarımları vardır. Bodrum guletleri benzersiz tasarımlarıyla öne çıkar. Gulet tipi tekneler yuvarlak hatlara sahip kıç bölümü ve denize yakın alçak gövdesiyle dikkat çeker. Marmaris ve Fethiye gibi diğer bölgelerde, tekne yapım ustaları zaman içinde teknenin arka bölümünü yükselterek gulet içinde ek alan oluşturmuşlardır.
Sağlık ve Esenlik Turizmi
Ülkemiz sağlık turizmi sektörünün liderlerinden biridir. Türkiye, sahip olduğu hizmet sunum sistemi, hizmet kalitesi, tedavileri, hastaneleri, deneyimli tıp doktorları ve sağlık çalışanları sayesinde sağlık hizmetlerinde önemli bir mükemmeliyet merkezidir.
Sağlık Hizmetleri
Yeni inşa edilen şehir hastaneleri, çok sayıda hastanesi ve yüksek kaliteli sağlık hizmetleri sayesinde Türkiye küresel ölçekte öne çıkmaktadır.
Sağlık Merkezleri
Küreselleşme sürecinin bir parçası olarak ülkeler arasındaki iş birliğinin artması, günümüzde seyahatlerin kolaylaşması ve demokratikleşmesi, dünyada sağlık turizminin kapsamını genişletmiş, yeni ve önemli destinasyonlar ortaya çıkmıştır. Türkiye, dünya standartlarında pek çok önemli sağlık merkezine gururla ev sahipliği yapmaktadır.
Şehir Hastaneleri ve Tıp Merkezleri
Türk şehir hastaneleri, ülkemizin sağlık sektöründe sunduğu en iyi hizmetleri birleştirmek üzere inşa edilmiştir. Bu mega sağlık kompleksleri, tüm tıbbi alanlarda dünya standartlarında acil servis, birinci basamak ve ihtisas hizmetleri sağlayan merkezi konumlar olarak öne çıkmaktadır.
Tıp Tarihi ve Geleneksel Tıp
Ülkemiz sağlık turizmi sektörünün liderlerinden biridir. Türkiye, sahip olduğu hizmet sunum sistemi, hizmet kalitesi, tedavileri, hastaneleri, deneyimli tıp doktorları ve sağlık çalışanları sayesinde sağlık hizmetlerinde önemli bir mükemmeliyet merkezidir.
Türk Tıp Doktorları:
Dünya Standartlarında Kazanımlar ve Başarı Hikayeleri

Türk tıp doktorları, elde ettikleri birçok başarı ve tıbbi buluşla Türkiye’yi her zaman tüm dünyada gururla temsil etmiştir. Başarılı ameliyatlar yaparak, prestijli ödüller alarak, çığır açan makaleler yayınlayarak ve çok daha fazlasını yaparak Türkiye’nin adını en üst sıralara taşımaya devam ediyorlar.
Tıbbi Tedaviler
Türkiye, son on yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programı sayesinde tıbbi tedavi alanında dünya standartlarına hızla ve verimli bir şekilde ulaşmayı başarmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı yoluyla her yıl sadece Türk vatandaşları değil binlerce uluslararası hasta, burada var olan birinci sınıf sağlık hizmetlerinden yararlanmak üzere gelmektedir.

Hastaneler ulusal akreditasyon sistemine uygun olarak faaliyet göstermekte ve kalite, güvenlik ve hizmet standartlarının sağlanması amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından yılda iki kez denetlenmektedir.

Türkiye’deki çok sayıda sağlık tesisi, klinik hizmetleri için ISO 9001 belgesi, JCI akreditasyonu vb. sahiptir ve uluslararası konukları için beş yıldızlı otel konforu sunmaktadır. Modern hastanelerin çoğu yeni hizmet kapasitelerini önemli ölçüde artırmıştır.

Entegre sağlık kampüsleri ise Sağlık Bakanlığı denetiminde kamu ve özel sektör ortaklığı modeli ile işletilen yeni nesil sağlık tesisleridir. Bu sürdürülebilir ve çevre dostu tesisler sismik izolasyon ve akıllı işletme sistemlerine sahiptir.

Hasta hakları, mahremiyet ve güvenlik Türkiye’de sağlık hizmetlerinin en önemli öncelikleridir. Türkiye, nitelikli insan kaynağı, rekabetçi fiyatları, ileri teknolojisi ve uluslararası standartlarda kanıta dayalı hizmet sunumu ile dünyanın önde gelen sağlık üslerinden biridir.

Türkiye’deki sağlık tesisleri dünyanın en yüksek teknolojisi ile faaliyet göstermektedir. Türkiye ayrıca bu süreçte sağlık bilgi teknolojisine de büyük yatırımlar yapmıştır. Türkiye, karar alma süreçlerinde sağlık bilgi sistemlerini, “üst veri” ve “yapay zekayı” en iyi kullanan ülke haline gelmiştir.
Esenlik Turizmi
Kaplıcalar, Termaller ve Kaynak Sular
Türkiye’nin kaplıcaları ve spa tesisleri en yüksek standartlara sahiptir ve mükemmel bir üne sahiptir. Kaplıcalar ve termal hamam tesisleri ziyaretçilerin rahatlamasına, çok çeşitli özel uygulamaların keyfini çıkarmasına ve tedavi edici sulardan ve diğer şifalı terapilerden yararlanırken hem fiziksel hem de zihinsel olarak dinlenmesine olanak sağlar.

Doğal kaplıcalar, antik çağlardan beri hastalıkları önlemek ve tedavi etmek, stresi azaltmak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için kaynaklar olmuştur. Günümüzde termal sular kliniklerdeki tedavi prosedürleri boyunca ve önleyici bakım için ayrıca turistik tesislerde sağlıklı yaşam ve rahatlama için uygulanmaktadır.

Türkiye’nin termal kaynakları dünyada 7’nci, Avrupa’da 1’inci sırada yer alır. Daha iyi ve sağlıklı olmak için her yıl yüz binlerce uluslararası hasta ve turist Türkiye’nin eşsiz termal tesislerini ziyaret etmektedir.

Bu kaynakların çoğu Ege, Marmara Bölgesi ve İç Anadolu’da bulunmaktadır. Bu tesisler tarafından teslim edilen suyun kalitesi Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanır ve denetlenir.

Türkiye, doğal termal kaynaklarının kullanımı açısından Avrupa’da (Almanya ve İtalya’nın ardından) 3. sırada yer alır. 20-1100 C ve 2-500 l / sn’lik 1.500’den fazla termal kaynağa sahip bir alana kurulmuş olan 260’tan fazla termal tesise sahiptir. Birçok Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkesinden sigorta şirketleri, iyileşme sürecinin bir parçası olarak hastalarını termal tedaviler için Türkiye’ye göndermektedir.
Türk Hamamları
Türk hamamları, şifalı suları ve Anadolu coğrafyasındaki köklü geçmişiyle ülkemizin sağlık ve sağlıklı yaşam turizminde çok önemli bir yere sahiptir. Temizlik yoluyla arınma geleneği, Antik Roma’ya kadar uzanan ve Türk kültürünün önemli bir parçası olan tedavi edici bir ritüeldir. Türk hamamı, sadece bir temizlik aracı değil, aynı zamanda sosyal bir ritüeldir. Türk hamamı, faydalarından sonuna kadar yararlanabilen herkesin hem zihinsel hem de fiziksel durumu üzerinde mucizevi bir etkiye sahip sıcak buhar hidro-terapi tedavisidir.
Stresi azaltır
Cildi temizler
Toksinleri yok eder
Kan dolaşımını iyileştirir
Solunum yollarını temizler
Spa
“Spa” kelimesi suyla sağlık, sıcak maden sularında dinlenerek kendini gençleşmiş hissetme anlamına gelir. Spa, modern yaşamın stresine karşı mükemmel bir panzehirdir. Çağdaş yaşam stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzlarıyla doludur ve bunların tümü fiziksel ve zihinsel sağlığımız için büyük riskler oluşturur. Türkiye’nin Spa Wellness tesisleri, ister şehir içerisinde ister sahil beldesinde olsun, yenilikçi ve bütünleştirici yöntemlerle ziyaretçilerini daha sağlıklı yaşama bir adım daha yaklaştırabilir. Sahil beldesi otelleri, deniz suyu tedavilerine erişim sunmaktadır. Deniz suyu, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, kanser ve cilt problemleriyle mücadelede yardımcı olan birçok besin maddesine sahiptir. Meditasyon, yoga ve nefes terapileri, sağlıklı beslenme ve duygusal zindelik uygulaması gibi yöntemlerle yaşam enerjisi artırılır. Fiziksel ve duygusal yenilenmenin önemli bir parçasını oluşturan tüm bu uygulamalar, alternatif bir tatil düşünen sağlık arayanlar için büyük önem taşımaktadır. İstanbul, Antalya, İzmir ve Bodrum'da bulunan Spa wellness merkezleri, lüks ve kişiye özel konaklama ve gastronomi olanaklarının yanı sıra doğal güzellikler, tarihi kültür ve sosyal tesislerle çevrili bir deneyim sunmaktadır.

Türkiye’nin Spa Wellness tesisleri, ister şehir içerisinde ister sahil beldesinde olsun, yenilikçi ve bütünleştirici yöntemlerle ziyaretçilerini daha sağlıklı yaşama bir adım daha yaklaştırabilir. Sahil beldesi otelleri, deniz suyu tedavilerine erişim sunmaktadır. Deniz suyu, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, kanser ve cilt problemleriyle mücadelede yardımcı olan birçok besin maddesine sahiptir.

Meditasyon, yoga ve nefes terapileri, sağlıklı beslenme ve duygusal zindelik uygulaması gibi yöntemlerle yaşam enerjisi artırılır. Fiziksel ve duygusal yenilenmenin önemli bir parçasını oluşturan tüm bu uygulamalar, alternatif bir tatil düşünen sağlık arayanlar için büyük önem taşımaktadır.

İstanbul, Antalya, İzmir ve Bodrum'da bulunan Spa wellness merkezleri, lüks ve kişiye özel konaklama ve gastronomi olanaklarının yanı sıra doğal güzellikler, tarihi kültür ve sosyal tesislerle çevrili bir deneyim sunmaktadır
Akdeniz Diyeti
Akdeniz diyeti, dünyanın en sağlıklı diyetlerinden biri olarak kabul edilir. Gıda çeşitliliğinin sağlık üzerindeki faydaları açısından önemi tespit edilmiş olan Akdeniz diyetinin en önemli özelliği, çeşitliliği ve yüksek beslenme kalitesidir. Günlük beslenmedeki bu çeşitlilik Türkiye genelinde her zaman mevcuttur.

Türk mutfağı, doğası gereği sağlıklı ve mevsimseldir, çoğu yemek mevcut taze ürünlerin bolluğundan yapılır.

Türk mutfağına giren tatlar ve baharatlar sadece lezzetli olmakla kalmaz, aynı zamanda antioksidan özelliklere de sahiptir; kolesterolü düşürmeye, toksinleri yok etmeye ve bağışıklığı güçlendirmeye çalışır.

Akdeniz mutfağının belirleyici özelliği, hem önemli hem de çok ağır olmayan ve harika tatlara sahip yemeklerle sonuçlanan yerel taze malzemeler kullanmasıdır. Bereketli ortam, mükemmel sebze ürünlerinin yanı sıra kaliteli zeytinyağı ve baharat çeşitleri de üretir. Bütün bunlar sağlıklı ve çeşitli bir diyete katkıda bulunur. Baharatlar ve zeytinyağı şehirden şehre değişir.
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Spor Turizmi
Türkiye, tüm dünyadan profesyonel ve amatör oyunculara büyüleyici fırsatlarla dolu eşsiz bir sportif deneyim vadetmektedir. Kompakt ve lüks spor komplekslerine ve antrenman sahalarına sahip olan Türkiye, ılıman iklimi, turkuaz denizleri, yemyeşil dağları, lüks otelleri, profesyonel hizmet anlayışı ve en önemlisi Türk misafirperverliği ile sporculara unutamayacakları bir deneyim sunmaktadır. Yıl boyunca, birçok profesyonel atlet ve profesyonel takım antrenman yapmak ve bireysel gelişimlerini artırmak için Türkiye’ye gelmeyi tercih etmektedir.
Doğa Yürüyüşleri (Trekking ve Hiking)
Türkiye, günübirlik ve uzun doğa yürüyüşleri için çok çeşitli parkurlara sahiptir. Ülke genelinde, her seviyeye uygun birçok parkur bulunmaktadır. Türkiye, stresten uzak, farklı duyguları deneyimlemeye olanak sağlayan ve doğanın kalbinde zaman yolculuğu da vaadeden bir cenneti sunar.  emyeşil vadilerden yaylalara uzanan patikalarda yapılan yürüyüşler ile masmavi denizin sonsuzluğu ve Anadolu’nun eşsiz mimarisi ve kültürü deneyimlenebilmektedir.


Rüzgar Sörfü ve Kitesurf
Türkiye, rüzgar ve dalgaların eşsiz dansıyla masmavi denizlerde sörf tutkunlarına rüya gibi bir deneyim sunmaktadır. Son yılların en popüler tatil cenneti olan Alaçatı, uluslararası sörf deneyimi yaşamak isteyenler için ideal bir nokta olarak öne çıkmaktadır. Burada amatör ve profesyonel sporcuların aradığı ekipmanları ve eğitmenleri bulabilecekleri birçok tesis bulunur. Ege ve Akdeniz suları sörf için harika rüzgar rotalarına sahiptir.
Tüplü Dalış
Doğu ve Batı’nın buluşma noktası olarak bilinen Türkiye, size unutulmaz deneyimler vadeden bir dalış destinasyonudur. Teknelerden dalabilir, batık gemileri keşfedebilir, gece dalışı yapabilir, mağaraları keşfedebilir ve gizemli yarıklarda duvar dalışı yapabilirsiniz.

Türkiye’nin sualtı dünyası ilginç ve heyecan vericidir. Türkiye’de neyi keşfetmek isterseniz ona göre seçim yapmanıza olanak sağlayan çok sayıda farklı dalış destinasyonu bulunmaktadır. Türkiye’de dalmak için en uygun zaman, su sıcaklığının 21°C üzerinde olduğu, deniz yatağının tekrar yükseldiği ve görüş mesafesinin 20-40 metre arasında değiştiği haziran ve eylül ayları arasıdır.

Türkiye’de tüplü dalış yapılabilecek çok sayıda dalış noktası bulunuyor. Türkiye'de güneşin tadını çıkarırken, deniz altındaki binlerce tür canlıyı ve berrak sulardaki mercan resiflerini gözlemlenebilmekte, zengin su altı habitatlarına sahip eşsiz, güzel koylarda dalış yapılabilmektedir. Su sıcaklığı ise hem amatör hem de profesyonel dalgıçlara göre uzun süreli dalışlar için idealin de ötesindedir. Türkiye’nin neredeyse tüm sahil şeridi boyunca profesyonel dalış okulları tatilinizi unutulmaz kılmak için dalış turları düzenlemektedir. Ülkemiz profesyonel dalgıçlar için heyecan verici deneyim fırsatları sunmaktadır.
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Birinci Dünya Savaşı Temalı İlk Su Altı Parkı Çanakkale'de
Çanakkale Savaşları'nın yaşandığı Tarihi Gelibolu Yarımadası'nda, 1. Dünya Savaşı’nda Seddülbahir Kalesi açıklarında batırılan İngiliz Kraliyet Zırhlısı 'HMS Majestic'in de aralarında bulunduğu savaş gemilerinin gizemleri dalış meraklılarına açıldı.

Savaşı Bu Açıdan Hiç Görmediniz
Bugüne kadar karadan anlatılan Çanakkale Zaferi’nde deniz altında verilen mücadelenin de gözler önüne serileceği Gelibolu Tarihi Sualtı Parkı’ndaki ilk dalış noktası, 27 Mayıs 1915’te Seddülbahir açıklarında Alman U-21 denizaltısı tarafından batırılan 120 metre uzunluğundaki İngiliz zırhlısı ‘HMS Majestic’ batığı. 24 metre derinlikteki batık geminin üzerinde yer alan patlamamış top mermileri ve barutlar dalış severlerinbüyük ilgisini
çekmekte. İsmini Fransız Devrimi’nin önemli mareşallerinden alan Andrea Massena ve onunla son görevine çıkan Saghalien batık gemileri, Ertuğrul Koyu’nun 5-7 metre derinliklerinde dalış severlerin ziyaretini bekliyor. Formunu halen koruyan gemiler, deniz altında zamanı durdurmuş izlenimi yaratıyor.

Su Altındaki Eşsiz Tarih
Tekke Koyu (W Beach) batıkları, Arıburnu barçları, Küçük Kemikli barçları, Arıburnu Layteri, Lundy batığı, HMS Louis, S.S Milo ve Tuzla batıklarının da görülebileceği Gelibolu Tarihi Su Altı Parkı’nda; Akbaş Koyu’nda 10 metre derinlikte bulunan Çanakkale Savaşları sırasında onlarca denizaltıya dur demiş Denizaltı Mania Ağı, su altı fotoğrafçılarının mutlaka görmesi gereken eşsiz bir tarihi güzellik olarak dikkat çekiyor.

Yüzlerce deniz canlısıyla muhteşem görüntü
25 Mayıs 1915’te içindeki 73 personeliyle birlikte sulara gömülen İngiliz gemisi HMS Triumph da bir anıt mezar olarak Kabatepe’de 70 metre derinlikte ziyaretçilerini bekliyor. Yüzlerce canlı türünü bir arada tutan ve Halley kuyruklu yıldızının tarihte ilk olarak görüldüğü yer olma özelliği taşıyan Bebek kayalıkları da Gelibolu Tarihi Su Altı Parkı sınırlarında yer alıyor. Akıntı dalışı deneyimi yaşamak isteyen dalgıçlara yüzlerce rengi ve canlı türünü bir araya sunan Bebek kayalıkları, dünya genelinde dalış severlerin vazgeçilmez noktası olmaya aday.
Tarihin ve Doğanın İçinde Bisiklet
Türkiye, Neolitik Çağ’dan modern dünyaya kadar kesintisiz bir medeniyetler zinciri oluşturan, derin ve uzun tarihiyle keşfedilecek büyüleyici topraklara sahiptir ve mütevazı bir bisikleti “zaman makinesine” dönüştürme yeteneğine sahip büyülü bir yerdir. Batı ve Doğu arasında köprü oluşturan bu eşsiz topraklarda bisiklet sürme fırsatı kaçırılmamalıdır. Burada çevrilen her bir pedalla yeni şeyler keşfedilir: Şahane bir manzara ve binlerce yıllık uygarlıklar, sımsıcak bir misafirperverlik ve aileden biriymiş gibi açık kollarla karşılanmak.

Türkiye toprakları, cezbedici bir tarihle muhteşem bir güzelliğin dans ettiği topraklardır. Bu dansa ayak uydurmanın en ideal araçlarından biri ise bisiklet sürmektir. Türkiye’de modern dünyada pedal çevirirken zamanda geriye gidip Neolitik insanın ayak izlerinde ilerlenebilir.

Antalya’da, Akdeniz kıyılarına paralel uzanan Toros Dağları, eşsiz bir doğada tırmanma imkanı vermesiyle dağ bisikletçileri için bir cennettir. Burada sık sedir ve çam ormanları arasında gizlenen antik kentler de keşfedilebilmektedir.

Türkiye’nin batı kıyıları bir harikalar diyarıdır. İzmir ve Muğla, bisiklet üzerinde deneyimlenecek eşsiz ve zıt bölgeleri bir arada sunar. Burada iki teker üzerinde keşfedilebilecek tüm cazip doğal ve tarihi varlıkları bir arada bulunur: Tarihi köyler, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki antik kentler, Cittaslow (Yavaş Şehir) kasabaları, onlarca antik İyon kenti, harikulade sahiller ve yerel şarap eşliğinde leziz Ege yemekleri.

Büyüleyici Kapadokya’nın Peri Bacaları’nın arasında bisiklet sürmeyi kim istemez ki? Binlerce yıl önce volkanların patlamasıyla şekillenen derin vadiler, sıra dışı bir manzara oluşturarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerini hakkıyla kazanmıştır. Kapadokya, sadece muhteşem bir dağ bisikleti destinasyonu değil, aynı zamanda gravel ve yol bisikleti rotalarıyla da harika bir bisiklet destinasyonudur.

Türkiye’nin uzun Karadeniz kıyı şeridi boyunca yaprak dökmeyen, her daim yeşil ormanlara sahip dağların muhteşem manzarası, bu dik rotalarda bisiklete binmek için gereken çabaya değerdir. Ayrıca Karadeniz’in misafirperver insanlarıyla sohbet ederken, taze demlenmiş bir bardak çay onların ikramı olacaktır.

İki kıtaya yayılan hareketli bir şehir olan İstanbul, kültürlerin ve dinlerin kaynaştığı bir yerdir. İstanbul'da bisiklet sürmek, tarihi yarımadanın görkemli anıtları arasında nefes kesici bir turdan Adalar’da günübirlik romantik bir kaçamağa kadar geniş bir yelpaze sunmaktadır. Bir günlük bir seyahat veya iş toplantıları arasında bir ziyaret de olsa bisikletin bu güzel ve geniş şehri keşfetmenin en keyifli yollarından biridir. İki tekerlek üzerindeki kaşifler için İstanbul, tarihi ve doğal güzelliklerle doludur. İstanbul'da, Avrupa'yı Asya'dan ayıran boğaz sahillerinde, Marmara Denizi'nden kuzeydeki Karadeniz'e kadar inci gibi dizilmiş ahşap yalılarıyla, kıyı boyunca pembe ve mor erguvan ağaçlarıyla, şanslıysanız size denizden eşlik edecek yunuslarla birlikte bisiklet sürülebilir.
Türkiye’nin altyapısı hazır bisiklet rotalarının tanıtıldığı websitesi gocyclingturkiye.com 2021 yılında yayına alınmıştır. Bikemap harita altyapısının kullanıldığı websayfasında ülkemize gelen bisikletçilere yol bisikleti, dağ bisikleti ve elektrikli bisiklet rotaları kapsamında eşsiz alternatifler sunulmaktadır. Bu rotalardan bazıları:
EuroVelo 8: Akdeniz Rotası

Kültürel miras, eski uygarlıklar, turkuaz sular, tabiat parkları, yöresel lezzetler ve Türk misafirperverliği...

Akdeniz Rotası olarak da bilinen EuroVelo 8 rotası Türkiye dahil 11 farklı ülkeden geçen 5.900 kilometrelik bir rotadır. Toplam güzergahın yaklaşık 500 kilometresi Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’den geçmektedir.
Euro Velo 13: Demir Perde İzi

EuroVelo, Avrupa bisiklet yolu ağı, 16 ayrı uzun yol rotası ile Avrupa içinde bisiklet ile seyahat etme imkânı sağlayan bir projedir. 13 numaralı EuroVelo rotası olan Demir Perde Bisiklet Rotası Karadeniz’e kadar uzanır. EuroVelo olarak da bilinen Demir Perde Bisiklet Rotası, 1995 yılında Avrupa Bisiklet Federasyonunun gözetiminde başlatılmış bir projedir.

EuroVelo 13 Demir Perde Rotası’nın, kısa ama önemli bir bölümü Türkiye’den geçer.
Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) iş birliği ile organize edilen Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, doğal ve tarihi güzelliklerle donatılmış eşsiz bir rotada düzenlenmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu (TUR), ilk kez 1963’te, dünyadaki tek kıtalararası bisiklet turu olarak, “Marmara Turu” ismiyle organize edildi. 2021 yılında farklı bir rotada koşulan TUR, 11 Nisan’da Kapadokya’dan başladı ve 18 Nisan’da Kuşadası’nda sona erdi. 12 farklı ülkeden takımların yer alacağı organizasyon her gün Eurosport’tan üç saat boyunca yayınlandı.

Belçika, İsrail, İtalya, İspanya, Fransa, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Norveç, Hollanda, Kazakistan, İsviçre ve Malezya’dan gelen takım ve sporcular, yarışta 1.347 kilometre yol katederek ve Konya, Beyşehir, Alanya, Kemer, Göğübeli Zirvesi, Fethiye, Marmaris, Turgutreis, Bodrum ve Kuşadası gibi tarihi lokasyonlardan geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, sürdürülebilir turizm kapsamında “Bisiklet Dostu Konaklama Tesisi Belgesi” ve “Güvenli Turizm Belgesi” veriyor. Diğer hijyen düzenlemeleriyle birlikte bu önlemler, katılımcıların güvenliği ve sağlığı garanti edilirken bu yılki bisiklet turunun devam edebilmesini sağladı.
Bisiklet Dostu Oteller

Sürdürülebilir turizmi teşvik etmek ve etik ve aktif gezginleri çekmek kapsamında Türkiye, bisiklet turizmini teşvik etmek için “Bisiklet Dostu Konaklama Tesisleri Sertifikası” oluşturmuştur. Sertifika, bisikletler için güvenli park yeri sağlama, yerel bisiklet yolları hakkında bilgi sahibi personel çalıştırma bisiklet temizleme ve onarım alanı sağlama gibi çeşitli kriterleri karşılayan otellere ve diğer konaklama türlerine verilmektedir. Şimdiye kadar bu sertifikayı almış ve “bisiklet dostu” bir konaklama tesisi olan 17 tesis bulunmaktadır.
Golf
Türkiye’de bulunan golf sahaları, dünyaca ünlü golf sahası mimarları tarafından tasarlanmıştır. Çeşitlilik ve rotaların size eşsiz deneyim sağlayacağı golf merkezlerini ziyaret edilebilir. Özellikle Antalya bölgesindeki golf merkezleri size seçkin bir golf deneyimi sunmayı vaat etmektedir. PGA Standartlarına uygun yüksek kalitede ve en iyi fiyat performans dengesini sağlayan golf sahaları vardır.
Türkiye’deki Uluslararası Turnuvalar

Belek, ortalama 19°C olan hava sıcaklığı ve 300 günün (yılın neredeyse tamamı) üzerinde güneşli havası ile dünyanın en iyi golfçülerini yıl boyunca ağırlamaktadır. 17 farklı golf sahası ve onlara yakın lüks otelleri ile Belek, golf tutkunlarının yeni golf sahalarını yıl içinde istedikleri zaman keşfetmelerine olanak sağlanmaktadır. Golf sahaları, havaalanı ve otellerle aynı bölgededir; bu da golf tutkunlarına zaman kaybı yaşamaksızın farklı sahalarda golf oynama imkanı sunmaktadır. Belek, sahip olduğu bu özellikler sayesinde 2008 yılında Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği tarafından “Yılın En İyi Golf Bölgesi” seçilmiştir. IGTM 2011 Uluslararası Golf Seyahat Fuarı, 14 -17 Kasım 2011’de, Belek Turizm Yatırımcıları Birliği tarafından Belek’te düzenlenmiştir.
Kayak
Bursa’nın güneybatısında, şehir merkezine 36 km mesafede yer alan Uludağ; Türkiye’nin en önemli kış sporları merkezlerinden biridir. Zengin bitki örtüsü ve farklı hayvan türleriyle 1961 yılında Milli Park ilan edilen Uludağ’a tüm yıl boyunca ziyaretçi gelmektedir. Dağda özellikle yaz aylarında trekking ve kampçılık deneyimleri de çok popülerdir. Antik Çağlarda Uludağ’ın adı “Hep Parlayan” manasına gelen Olympos Misios’du ve mitolojiye göre bu tepe, tanrıların Troya Savaşı’nı izlediği yerdi. Kış turizminin nabzını tutan Uludağ’ın konaklama kapasitesini artıracak ve kayak tesislerini daha da genişletecek geliştirme çalışmaları planlanmıştır. Çok sayıda festival ve organizasyona ev sahipliği yapan Uludağ, merkezi lokasyonunun da etkisiyle heli-ski (helikopterle kayak), snowboarding, buz pateni ve snowbiking (kar bisikleti) için de çok uygun parkurlara sahiptir.

Erciyes Kayak Merkezi, Kayseri sınırlarında, İç Anadolu Bölgesi’nin en yüksek zirvesi olan Erciyes Dağı’nda (3.916 m) yer alıyor. Erciyes Dağı, sönmüş genç bir volkanik dağ olarak görülebilir. Ayrıca Erciyes, birçok volkan konisi ile çevreye canlılık veren bölgenin en önemli tabiat zenginliklerinden biridir. Erciyes Dağı üzerinde geçmişte oluşan buzullar aşınma yoluyla dağın yüksek bölümlerinde geniş ve derin buz yalakları ortaya çıkarmıştır. Dağın yüksek noktasında yer alan bu sekiz buz yatağından birinin geniş bölümünde bir buzul bulunmaktadır. Dış etkilerle bir krater oluşmuş ve birkaç dik tümsek ortaya çıkmıştır. Erciyes Dağı’nın zirvesinin hemen altında, kaya sütunları arasında bir mağarabulunmaktadır. Bu mağara bir zamanlar Bizanslı keşişler tarafından dini törenler için kullanılırdı. Kuzey yamacında 700 metre yüksekliğinde bir dağ buzulu, güney yamacında ise 2.100 - 2.900 metre yükseklikte, kış sporları merkezine ev sahipliği yapan Tekir Yaylası yer alır. Telesiyejden Erciyes Çobanini Kamp Alanı’na yürüyüş, kışın yaklaşık 2,5 - 3 saat sürer. Çobanini’nden, Şeytan Deresi’nin pınar başındaki Mola Taşı’na kadar olan tırmanış, kayaklı koşu ile yaklaşık bir saat sürmektedir. Buradan, daha küçük tepenin zirvesine ulaşmak ise iki-üç saat alabilir. Şeytan Deresi’nde kış aylarında çığ tehlikesi, bahar aylarında da düşen kayaların yol açtığı yaralanmalardan korunmak için yürürken kask takılması önemlidir.

Erciyes, coğrafi konumu nedeniyle dünyanın en merkezi kayak merkezidir ve dünyanın birçok yerinden sadece üç dört saatlik uçuş mesafesindedir. İstanbul - Kayseri arasında günlük ortalama 15 uçuş gerçekleşmektedir. Erciyes - İstanbul arası ortalama bir saatlik uçuş mesafesi, Erciyes Kayak Merkezi’ni hem yerli hem de yabancı turistler için çok cazip kılmaktadır. Bu arada Erciyes Kayak Merkezi, Kayseri Havalimanı’na 25 dakika, Kayseri şehir merkezine 20 dakika ve Kapadokya’ya bir saatlik mesafededir. Kayseri şehir merkezi ve Erciyes iki şeritli karayolu ile birbirine bağlanmaktadır. Kayak merkezi, uluslararası standartlara uygun olarak son teknoloji ile donatılmış, saatte yaklaşık 26.750 kişi taşıma kapasitesine sahip, yüksek hızda sökülüp çıkarılabilir, çift telesiyeje sahiptir. Telesiyejlerde, Erciyes Dağı’nın inanılmaz manzarası eşliğinde endemik bitki örtüsünü gözlemleme şansı elde edilebilir. Hacılar ve Tekir Kapı girişlerindeki “Gondol” adı verilen teleferiklerle konforlu bir yolculuk yapılabilmekte ve burada yer alan tesislerde sıcacık içeceklerle çevrenin tadını çıkartılabilmektedir.
Turizm Ülkesi Türkiye
Geleneksel Sanatlar
Tiyatro
Türk Mutfağında
Öne Çıkan Lezzetler
Palandöken, Türkiye’nin en uzun kayak pistidir. Kayak merkezi, kolayca kaymaya olanak sağlayan “toz kar” özelliği, yamaçların dikliği ve pistinin uzunluğu ile deneyimli kayakçılar için Türkiye’deki en iyi dağ olarak bilinmektedir. Merkezdeki en zor pist, dağın arka tarafındaki Ejder Pisti’dir. Ejder’deki teleferikler ve pistler, bazen sis ve çığ riskleri nedeni ile kapanır. Kayak sezonu kasım ayında başlar, hazirana dek devam eder. Pistlerdeki teleferik sayısı, 2008-2010 yılları arasında artırılmıştır. Kayak merkezinde şu anda toplamda sekiz adet teleferik vardır.

2011 yılında 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’na ev sahipliği yapan Palandöken Kayak Merkezi, Erzurum’a dört kilometrelik mesafesiyle Türkiye ve dünya kış turizminin cazibe merkezlerinden biri olmaya devam etmektedir. Kayak merkezinin en yüksek noktasının rakımı 3.174 metredir. Gondola teleferiğine ek olarak, 460 hektarlık kayak yapılabilir alanda, 22 pistin tümüne hizmet veren farklı eğimlerde beş telesiyej bulunmaktadır.

Ejder ve Kapıkaya, Palandöken’in en uzun pistleridir. Bu pistler olimpik büyüklüktedir, slalom ve büyük slalom disiplinleri için uygundur. En uzunu 12 km olan ve 1.100 metrelik yükseklik farkına sahip pistlerin toplam uzunluğu 28 km’dir.

Kartalkaya Kayak Merkezi, Bolu’daki Köroğlu Dağları’nda yer almaktadır. Kartalkaya’nın bakımlı kayak pistleri alp kayağı, tur kayağı ve kayaklı koşu gibi kayak disiplinleri için çok uygundur. Kartalkaya’da kayak sezonu, aralık ayından mart sonuna kadar yaklaşık 4 ay sürmektedir. Kartalkaya, arabayla Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan üç saat, İstanbul’daki havalimanlarından ortalama dört saat mesafede yer almaktadır. Bahsi geçen üç havalimanı da uluslararası havalimanlarıdır. Kartalkaya’ya İstanbul ve Ankara’dan günübirlik veya gecelemeli tur araçlarıyla veya özel araçla ulaşım mümkündür.

Sarıkamış Kayak Merkezi, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Kars’ın 55 km güneybatısında yer alan Çamurlu Dağı’nda, 2.100 - 2.634 metre rakımda yer almaktadır. Tesis, iki adet mekanik piste sahiptir. Bunlardan ilki saatte 1.800 kişi kapasiteli ve 1.435 metre uzunluğunda; ikincisi ise saatte 800 kişi kapasiteli, 2.250 metre uzunluğundadır. Sarıkamış’ta hizmette olan toplam yedi kayak pisti bulunmaktadır. Kars şehir merkezinin 60 km güneybatısında, Kars Harakani Havalimanı’ndan 50 km uzaklıkta olan piste Erzurum Havalimanı’ndan da ulaşılabilir. Kayak merkezine her iki havalimanından da otobüs seferleri mevcuttur. Sarıkamış’ta kayak pistleri, şehir merkezinden farklı uzaklıktaki bölgelere dağılmıştır. Bu pistler; Güneydoğuda Cıbıltepe (2.200-2.634 m), batıda Süphan Dağı (2.200 – 2.900 m), doğuda Ağbaba’da (2.200 – 2.810 m) yer alır. Sarkamış Kayak Merkezi’nin muhteşem çam ağaçları arasından geçen beş kayak pisti toplamda 12 km uzunluğundadır. Buradaki kar, kristal yapısıyla kayak yapmayı zorlaştırabilir. Dünyaca ünlü Alp Dağları ile aynı kar kalitesine sahip Sarıkamış Kayak Merkezi’ninde ortalama kar kalınlığı 1,5 metreyi bulmaktadır. Sezon, 20 Aralık’tan 20 Mart’a kadar devam etmektedir. Sarıkamış’ta güneybatı rüzgarlarının hâkim olduğu karasal iklim görülür.
Futbol
Türkiye futbolseverlerin ülkesidir. Çok çeşitli uluslararası futbol organizasyonlarına ev sahipliği yapan Türkiye’de oynanan maçlardaki muhteşem atmosfer tüm dünyada bilinir. Ülkemiz, tüm takımların kolayca rakip bulabileceği, antrenman yapabileceği, en lüks tesislerde konaklayabileceği bir kamp cennetidir. Birçok UEFA gençlik turnuvasına ve uluslararası takımların özel maçlarına ev sahipliği yapan bu tesislerdeki kalifiye personel, size standart bir otelden çok farklı bir deneyim sunmaktadır. Ayrıca taşranın pek çok yerinde kamp alanlarının şehir merkezlerinden uzak olması nedeniyle, ulaşım yükü Türkiye’de sorun olmamaktadır. 2019’da UEFA Süper Kupası’na ev sahipliği yapan İstanbul, 2023’de de UEFA Şampiyonlar Ligi Finaline ev sahipliği yapacaktır. Türkiye, futbola düzenli yatırımlar yaparak tutkusunu ve operasyonel yeteneklerini sürekli olarak dünyaya göstermektedir. Antalya, Erzurum, Trabzon, İstanbul, Bolu, Burdur, Isparta, Kocaeli gibi lokasyonlar konaklama tesisleri, futbol antrenman sahaları ve maç sahaları ile futbol odaklı turizmi cezbeder. Buralarda hava yazın serindir ve uygun nem, sıcaklık ve oksijen koşulları vardır. Kış aylarında sezonluk antrenman kampları ve fitness antrenmanı için, ılıman hava, uygun nem ve sıcaklığa sahip ve yağmur ve rüzgar faktörlerinin daha az baskın olduğu yerleri seçmek önemlidir.

“BENİM TÜRKİYEM”

Siz de sizin gözünüzden Türkiye'yi anlatarak bize katkıda bulunabilirsiniz.